Risale-i Nur'a yapışan necat bulur

Risâle-i Nur, hastalara şifadır, Bir ilaç ki, tüm dertlere devadır,Mahzun kalpler huzur bulur onunla Onu bulmak bir ikram-ı Hüdadır. Yüksek bir yerden veya tehlikeli bir yardan düşmekte olan insana, kuvvetli ve merhametli bir el uzansa, insan hiç tereddüt etmeden o ele yapışır, minnetle öper ve başına koyar. Bugün insanlık da, vahşet dağlarından, günah tepelerinden, şer ve belâ yarlarından baş aşağı düşer bir vaziyettedir. Tutunacak bir dala, kendisini tutacak bir ele ihtiyacı vardır. Ne yazık ki bir çok insan, içinde bulunduğu dehşet verici halin farkında değildir. Gaflet o kadar kalınlaşmış ki, yukarıdan aşağıya hızla düşerken, bunun bir oyun olduğunu, bu şekilde uçarak eğleniğini zannediyor. Yere çakılacağı zaman farketse de, artık çok geç olduğundan helak olmaktan kurtulamıyor. Aklı başında olup kurtulmak isteyenler de, can havliyle buldukları ilk dala, kendierine uzanan ilk ele sarılmak zorunda kalıyorlar. İnsanlara yardım etmek, kurtarmaya çalışmak, halaskârı olmak için uzanan pek çok eller, sırat-ı müstakime çağıran pek çok yollar vardır. Lâkin, her el tutulacak el olmadığı gibi, her yol da doğru yol değildir maalesef. Suret-i Haktan görünüp, helaket ve felakete sürükleyen insi ve cinni şeytanların sayısı hiç de az değildir. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, doğru ile yanlış kol kola giriyor, helal ile haram aynı sofrada yer alıyor, hayır ile şer aynı çarşıda sergileniyor, iyilikle kötülük aynı tezgahta satılıyor. Pirincin içine beyaz taşlar karışmış, ayıklamak için çok dikkatli olmak gerekiyor. Onun için her insanın tahkikî bir imana, derin bir izana, feraset ve basiret sahibi olmaya ihtiyacı vardır. O halde kime güveneceğiz, bize uzanan hangi eli tutacağız, kimin davetine uyacağız İşte bu suallere cevap ararken, aklımıza gelen ilk kurtarıcı, Kur'an-ı Kerim olmalıdır. Zira Kur'an, "insaniyeti saadete sevk eden hakiki mürşidi ve şu âlem-i