Hayatın hayatı

İmandır hayatın hayatı, ruhu,

Ruhsuz beden yıkık bir hâne olur.

İmandır âlemin aklı ve nûru,

Akılsız baş deli, divâne olur.

A.Y.

Ankara'da Türkiye Büyük Mille Meclisi açılmış, istiklal savaşı zaferle neticelenmiş ve mecliste büyük bir sevinç ve coşku var. Bu coşkuyu ve sevinci gören Bediüzzaman Hazretleri, büyük bir ihmali ve bu ihmal sonunda gelecek olan tehlikeleri de görüyor. Vekillerin bir çoğu namaz kılmamaktadır. Milletin meclisinde dine karşı gösterilen bu lâkayıtlık, Bediüzzamanı çok üzer ve "Ey mücâhidîn-i İslâm! Ey ehl-i hall ü akit! (zor işleri halleden, çözen) Bu fakirin bir meselede on sözünü, birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum." diye başlayan on maddelik bir beyanname hazırlayıp mebuslara dağıtır. Ondan sonra namaz kılanların sayısı hızla artar. Bu durum bazılarını rahatsız eder, her neyse...

Din, gerek fert olarak, gerekse toplum olarak en çok ihtiyaç duyulan bir duygudur. Bugün "ben hiç bir dine ihtiyaç duymuyorum" diyenler dahi, dinsizliği din olarak kabul etmiş bulunmaktadırlar. Her ne kadar inanmadıklarını söyleseler de, aklı olanlar ve vicdanı tamamen sönmemiş bulunanlar, bir yaratıcı olması lazım diye düşünmekten kendini alamaz. Milletler için de din, milletin fertlerini bir arada tutan önemli ve ortak bir değerdir.

Bir milleti, özellikle İslam milletini ayakta tutan din bağıdır. Dinimiz bizim en kuvvetli istinat noktamızdır. Askerî ve ekonomik gücümüzün bittiği, maddî sebeplerin tamamen sukut ettiği bir zamanda, inancımızdan aldığımız bir güçle kurtuluş savaşını kazandık ve cumhuriyeti kurduk. Çanakkale tabyalarında Kur'ân sesleri top seslerine karışmasa, Sakarya boylarında tekbir sesleri yükselmese, Kocatepe'de "Allah Allah" nidaları yankılanmasa, düşmanları denize dökecek gücü nereden alacaktık