Mâbedler ve âbidler

(Camiler ve Din Görevileri Haftası münasebetiyle)Tarihî kazılarda en çok rastlanan, en eski ve en değerli eserler, mabetlerdir. Bugün de yaşayan eserler arasında mabetler, hem mukaddes manâları ile, hem sanat ve ihtişamları ile, en önemli eserler arasında yer almaktadır. Yeryüzünde ilk ev ve ilk mâbet, Kâbe'dir. Kur'an-ı Kerim'de, bu hakikat şöyle ifade edilmektedir: "Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev -mâbed- Mekke'deki -Kâbe-'dir "(Âl-i İmrân 396) Kâbe'nin ilk defa Hz. Âdem ve oğulları tarafından yapıldığı rivayet edilse de, bugünkü şekline en yakın hali ile Hz. İbrahim ve oğlu İsmail Aleyhisselam tarafından yapıldığını yine Kur'an'da öğreniyoruz: "Bir zamanlar İbrâhim'e beytin yerini göstermiş ve şöyle demiştik: 'Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf eden, kıyamda bulunan, rükû ve secde edenlere evimi temiz tut" (el-Hac 2226) Yeryüzünde bütün cami ve mescitler, Kâbe'nin bir şubesi olarak kabul edilen mukaddes mekanlardır. Hz. İbrahime'e verilen, "tavaf eden, kıyamda bulunan, rükû ve secde edenlere evimi temiz tut" emri, bugün de bütün mabetler için geçerlidir ve müslümanlara verilen bir vazifedir. Bu vazifeyi en iyi şekilde ifa etmeye çalışan atalarımız, gittikleri her yere önce bir cami inşa etmişler, etrafına da ilim yuvası ile bir külliye yapmışlardır. Mescidler ve camiler, namaz gibi en önemli bir ibadetin mahalli oldukları gibi, aynı zamanda en büyük İslâm şeâirlerindendir. Nerede bir cami ve minare görülse, orada Müslümanların yaşadıkları anlaşılır. Orasının bir İslâm coğrafyası olduğu kabul edilir. Zirâ mescidler, Müslümanlığın en kuvvetli mühürleridir. Bugün, sadece Müslümanların değil, gayr-i müslimlerin de hayranlıkla gezip ziyaret ettikleri Selâtin Camileri, İslâm Medeniyetinin en muhteşem eserleri olarak durmaktadır. Özellikle Osmanlı'ya başşehirlik yapmış olan Bursa, Edirne ve İstanbul'da bulunan camiler, hem estetik, hem statik, hem ekostik ve hem de san'at değerleri açısından eşsiz birer mücevher gibi bu beldelerin boynunda asılıdır. Onlar sadece taş ve topraktan, çini ve mermerden inşa edilen yapılar değildir. Her birinin ayrı bir ruhu ve hissiyatı vardır. Bugüne geldiğimizde ise, mabetlerin dışarıdan görünen ihtişamının ve ruhunun içlerine yansımadığını görüyoruz. Mâbedler, âbidler (ibadet edenler) içindir. Turistik birer yapıdan ibaret değildir. Bir çok camide cemaatin durumu içler acısıdır. Özellike sabah