İman arttıkça ümit artar

Ümit, geleceğe dair iyi ve güzel şeylerin olacağına inanmak, müsbet emel ve arzuların gerçekleşmesini beklemek anlamına gelir. Onun için ümit, hayata tutunmanın en önemli istinad noktalarından birisidir. En zor günlerde, insanın maddî ve manevî yönden büyük sıkıntılar içine düştüğü zamanlarda, ümit dalına tutunarak hayatta kalmak mümkündür. Zorluklar karşısında insan yeise düşer, mücadeleyi bırakır ve "Battı balık yan gider" diyerek hayattan ümidini keserse, yaşama azmini kaybeder, ölü gibi olur, canlı cenaze hâline gelir.

İslâm inancı, insana hep ümit aşılar, imanı olanın imkanı da vardır diyerek, hiç bir zorluk karşısında yılgınlığa düşmeden, yeise kapılmadan mücadele etmeyi emreder. Ümidi besleyen en önemli istinad noktası, imandır. İnsanın imanı ne kadar kuvvetli ise, ümidi de o kadar sağlam olur. Hiç bir zorluk onu yıldıramaz, mücadeleden vazgeçiremez.

Ahirzamanda, özellikle manevî sahada hayatın ne kadar zorlaştığı, imanı muhafaza etmenin ne kadar güç hâle geldiği âşikârdır. İslâm âleminin içinde bulunduğu iman zaafiyeti, Müslümanların zayıf düşmesi, itilafları, ayrılıkları, düşmanların desiseleri ve zulümleri, Müslüman toplumları yeis bataklığına düşürüyor.

İmanın ve ümidin ahir zamandaki en büyü temsilcisi, Bediüzzaman Hazrerleridir. Müslümanların parça parça olduğu, İslam'ın son ordusu olan Osmanlıların Birinci Cihan Harbi sonunda mağlup sayılarak topraklarının işgal edildiği, sonrasında Süfyanizm tuzağı ile dine darbeler vurulduğu, imanın temellerinin sarsıldığı bir zamanda ortaya çıkan Bediüzzaman, bir ümit şelalesi gibi çağlamıştır: " Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada, İslam'ın sadası olacaktır"1 diyerek imanından aldığı güçle ümit dağıtmıştr. Şam Emevî Camii'nde verdiği hutbede de şöyle haykırmıştı:"

"Ye'sin burnunun rağmına olarak ben dünyaya işittirecek derecede kanaat-i kat'iyemle derim: İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak. Ve hâkim, hakaik-ı Kur'âniye ve imaniye olacak."2

Ahirzaman asrı ne kadar zor ve imtihanı ağır olsa da Üstad, ümitsizliğe ve yeise hiçbir zaman kapılmamış. Her zaman güzel ve iyi cihetlere bakarak bir nevi teselli bulmuş ve etrafına da ümit ve şevk vermiştir. Herkesin istikbalden ümit kestiği, artık bundan sonrası ahirzamandır diyerek kıyameti beklediği bir zamanda, Bediüzzaman ısrarla ümit aşılamaya devam ediyordu. İçlerinden mühim bir velînin de bulunduğu bir toplulukta kendisine karşı şöyle itirazlar yükseliyordu:

"İfrat ediyorsun, hayali hakikat gösteriyorsun, bizi de techil ile tahkir ediyorsun. Zaman âhir zamandır, gittikçe fenalaşacak."