İhtiyarlık ihtar ediyor

Fânisin, gaflete dalma ey insan, Baharın gidecek, kışın kalacak. Saçlarına karlar yağdığı zaman, Gözünde biriken yaşın kalacak. A.Y.

İnsan ömrü mevsimler gibidir. İlkbahar gençliğe, yaz olgunluk çağına, güz de ihtiyarlığa benzetilir. Kış ise, güz mevsiminin sonunda düşen yaprakların toprağa karışmasını hatıra getirir. Her mevsimin ayrı bir özelliği ve güzelliği olduğu gibi, hayat safhalarının da kendine mahsus güzel halleri vardır. Zahiren baktığımızda, ihtiyarlık safhasının meşakkatli, zahmetli ve sevimsiz olduğunu düşünebiliriz. Halbuki ihtiyarlık, insan ömrünün en kıymetli, en itibarlı, en olgun dönemidir. Bu itibarla, ihtiyarlık bahtiyarlık demektir. Tabii ki, kalbinde iman olmak şartıyla.

İşte bu bahtiyar ihtiyarlar, dünyanın lüzumsuz, fâni ve faydasız meşguliyetlerinden kurtulup, kendilerine yakın hissettikleri ölümü ve ahireti düşünerek yaşarlar. Gençliğin taşkınlıkları sönmüş, nefsin azgınlıkları dizginlenmiş, tûl-i emeller, ihtiyarlığın ihtarıyla sona ermiştir.

Artık kendisi için gittikçe meşakkatli hale gelen dünya hayatından kurtulup, ahiretteki sevdikleri ve dostları ile birlikte olmak arzusu ağır basmaya başlar. Her gün bir adım daha kabire yaklaştığını düşünerek, kabir hayatı için hazırlıklarını hızlandırır. Belki gözlerinin feri sönmüş, dizlerinin dermanı kalmamış, hastalıklar vücudunu yıpratmış, dünya nimetlerinden zevk alamaz hale gelmiştir. İşte böyle bir zamanda ihtiyarlık, ölümün güzel yüzünü gösteriyor ve bu sıkıntı ve meşakkatlerin sona ereceğini, hizmet döneminin bitmek üzere olduğunu ve güzel bir ücret almaya gideceğini müjdeliyor. Bu dar dünyadan ve sıkıntılı hayattan kurtulup, çok geniş, zahmetsiz, huzurlu, mutlu ve ebedi bir gençlik hayatının kendisini beklediğini düşünür.

İhtiyarlık, insana ölümü ihtar eden en sâdık dost, en güvenilir yoldaş, en iyi arkadaştır. Onun için ihtiyarlığa hepimizin çok ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı yakından hisseden Hazreti Ömer, bir adama hergün bir altın vererek, günde bir kaç defa "Ölüm var Ya Ömer" diyerek kendisine ölümü hatırlatmasını ister. Adam iyi ve kolay bir iş bulmanın sevinciyle, her gün gider, "Ölüm var Ömer" diye seslenir ve bir altını alarak gider. Birgün yine adam gelip aynı hatırlatmayı yaptıktan sonra, Hazreti Ömer adamın ücretini verir ve, "Bugüne kadar yaptığın işten dolayı sana çok teşekkür ederim ama artık sana hâcet kalmadı" deyine adam şaşırır ve "Yâ Ömer! Bu güzel âdetinden vaz mı geçiyorsun!" der. Bunun üzerine Hazret-i Ömer, "Görüyorsun ya artık sakalıma ak düştü, bu aklar bana ölümü hatırlatıyor, bu yüzden sana hâcet kalmadı" diye cevap verir.