Edep Ya Hu!

Edep deyince, terbiye, güzel ahlâk, haya, nezaket, zerafet ve haddini bilme gibi incelikler akla gelir.Ama edebi bu kelimelerle sınırlamak doğru değildir. Edeb, Kur'an'a, Sünnet-i Seniyeye uygun ve Cenab-ı Hakk'ın razı olacağı şekilde hayatını tanzim etmek demektir. Edebin timsali, en güzel örneği, muşahhas hali, Hazreti Muhammed (asm) efendimizdir. Edebe dair ne varsa, onun şahsında cem olmuştur. Konuşması, yürümesi, oturması, kalkması, celali, cemali, gazabı, rahmeti, sevinci, kederi, ibadeti, sadakati, vefası, cefası, muhabbet, nefreti ve hayatın her türlü hali, tamamen edebden ibaretti. Onun için onun her sünneti bir edeb örneğidir. Kendisinin bu kadar mükemmel bir edep sahibi olmasını kendi diliyle şöyle ifade ediyor: "Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş." Hazreti Aişe annemize Rasulullah'ın ahlâkı sorulduğunda, "Siz hiç Kur'an okumaz mısınız Onun ahlâkı Kur'an'dan ibaretti" buyurmuştur. Cenab-ı Hak da, onun güzel edebi ve ahlakı üzerine yemin ediyor: "Yemin ederim ki, sizin için Allah'ın Resûlü güzel bir örnektir." (Ahzâb sûresi, 21) O halde edeb deyince, aklımıza önce Allah Resulü(asm) ve onun sünnet-i seniyesi gelecektir. Bediüzzaman Hazretleri bu hususta şöyle der: "Sünnet-i seniye edebtir. Hiç bir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunması. Onun sünnetin terk eden, edebi terk eder." Tasavvufi eğitimde edep, uyulması gereken temel ilkelerden birisidir. Bu mânada sufiler tasavvufu, "edepten ibarettir" demek suretiyle onu, güzel ahlakın özü şeklinde tarif ettikleri görülmektedir. Eskiden tekkelerin, dergâhların ve türbelerin kapılarında "Edep Ya Hu" yazılı bir levha bulunurdu. Bu şekilde oraya girenler edebe davet edilirdi. Zira buralara edeple girenler, lütufla çıkardı. Bu kapılar birer edep kapısıydı. Edep kapısı alçak olur, insanlar girerken ve çıkarken eğilmek suretiyle, tazim ve hürmetlerini göstermiş olurlardı. Yunus Emre edebin önemini şöyle ifade ediyor: "Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, dediler ilmi geride bırak, illa edep, illa edep." Demek ki edep, ilmin üzerinedir, ilimden önce edep sahibi olmak gerekir. Mevlana Hazretleri, "insan ile hayvan arasındaki fark, edeptir" diye edebi tarif eder. Hayvanın irade ve muhakeme