Bursa'da Bediüzzaman

Yazımın başlığı, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Bursa'da Zaman" şiirini hatırlatsa da, bugün günlerden Bediüzzaman günüydü. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bahsettiği mekân belki Ulu Cami değildi fakat, içerisindeki şadırvanıyla, bahçesindeki ulu çınarlarıyla, yaşayan bir tarih olarak karşımızda duruyordu.

Mescid-i Haram, (Mekke) Mescid-i Nebevî (Medine) Mescid-i Aksa (Kudüs) ve Mescid-i Emevî'den sonra beşinci makam olarak kabul edilen Ulu Cami, bugün çok önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapıyordu. Bediüzzaman Hazretlerinin vefatının 65. sene-i devriyesi vesilesiyle Ulu Cami'de okutulan mevlid, sanki bir vefat hüznünü değil de, insanların gönlünde yeniden doğuşun sevincini yaşatıyordu. Kucaklaşan, birbirini tebrik ederek hasret gideren gönül dostlarını görünce, Mevlâna Hazretlerinin ölüm gününde "Şeb-i Arus" demesini hatırladım. Çünkü bütün gözler gülüyor, gönüller sevinçten coşuyordu. O kadar insan, bir ölüm yıldönümünü yâd etmek için değil de, sanki bir düğüne gelmiş gibiydi. Gözler ışıl ışıl, kalpler pırıl pırıl, yüzlerde samimî ve sıcak gülümsemelerle, binlerce kardeş bir araya gelmiş, Üstadları'nın huzurunda hasret gideriyorlardı.

Uluların şehri Bursa, 20 Nisan 2025 günü böyle büyük ve anlamlı bir buluşmaya daha ev sahipliği yapıyordu. Uludağ'ın eteğinde, Ulu Cami'de, ulu çınarların arasında, ulu bir şahsiyet olan Bediüzzaman Hazretleri için okutulan mevlid, binlerce Nur talebesini bir araya getirdi. Bu mevlid vesilesiyle önceden okunan binlerce hatim, ve surelerin ve çekilen salavat-ı şeriflerin sevapları, başta Peygamber Efendimiz (asm) olmak üzere, diğer peygamberlerin, ashab-ı kiramın, müceddidlerin, müçtehidlerin ve ahirete intikal eden Nur talebelerinin ruhlarına da hediye edildi.

İşte böyle ulu bir gaye için insanlar Ulu Cami'ye doğru akarken, Osman Gâzi, Orhan Gâzi, Yıldırım Beyazıt Han gibi, Osmanlı Devleti'nin sultanları, maneviyat sultanı olan Bediüzzaman Hazretlerine tazim ve hürmetlerini arz ediyorlardı. Emir Sultan ve Şeyh Muhyiddin Üftâde Hazretleri gibi Bursa'nın uluları, Ulu Cami'den yükselen dualara "Elfü elfi âmin" diyerek iştirak ediyorlardı. Az ileride Süleyman Çelebi, türbesinden başını kaldırmış, kendi yazdığı Mevlid'in Bediüzzaman'ın ruhuna ithafen okunmasını memnuniyetle seyrediyor, katılımcıları alkışlıyordu. İşte Uludağ! Ulu Cami'nin yanı başında bütün ihtişamı ile ayakta duran Uludağ, beyaz sarığını başına sarmış, gelen misafirleri hoşâmedi ile karşılıyordu.