Ünal Bolat

Türkiye

Bir müdürün hikâyesi...

"İyilikten ve merhametten maraz doğar dedikleri konuya enteresan bir örnek hatıra..."Onunla ilk karşılaştığımızda üzerinde uzun bir ceket vardı. Buna ceket de denmez çünkü dizlere kadar iniyor. Kolları bileklerinden iki defa kıvrılmış ve kısaltılmış, omuzları iki taraftan 10'ar cm aşağı sarkmış eski mavi bir ceket. Belli ki birisi vermiş. Ama eski

Benim numaram niye yok

"Ben gerçeği öğrenene kadar, öğretmenim de babama karşılaştığında niyetini söyler"Çocukluğumu anlatmaya bugün de devam ediyorum...Öğretmen biraz sonra elinde bir defterle girdi içeri. Herkesle birlikte ben de ayağa kalktım. "Günaydın çocuklar" deyince, "Sağ ol!" diye bağırdık; hep birlikte.Sonra masasına geçip oturdu. Defterini açtı. "Yoklama yapal

Adı da onlardan, Gödene!..

"Büyüyünce ne olacaksın" dediklerinde "öğretmen" diyordum da gülüyorlardı...İkinci Dünya Savaşının tam ortalarında Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin 20 km batısındaTorosların göbeğinde dört yanı yüksek dağlarla çevrili kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde doğmuşum. Romalılar döneminden kalma bir köy… Adı da onlardan… Gödene… Ne demekse!Ekilip dikilen

Dilinde ne varsa...

"İşimiz duvar örmek değil, kendimizi tamamlamaktır. Taş düşer ama doğru söz asla..."Bayram Usta'nın hayatını anlatmaya bugün de devam ediyorum...Günden güne kötüleşmiş ve nihayet yatağı ölüm döşeğine dönmüş. Herkes "Allah iki iyilikten birini versin" diye dua ediyormuş... Lakin enteresan bir şey yaşanmaya başlamış. Bayram Ustanın sekerâtü'l mevt hâ

Duvarcı Bayram Usta

"Taş aceleyi sevmez, harç da telaşı kaldırmaz. Her şey vaktinde olursa sağlam olur..."Bayram Usta, mahallemizinen tanınan duvar ustalarından biriydi. Elinden çıkan duvar eğrilmez, yaptığı işin harcı bir kere kurudu mu bir daha çözülmezdi. Taşları duvara dizerken, dilinde hep bir zikir olurdu. Her seferinde de şöyle derdi:"Duvarın doğruluğu taşta de

"O ulaşılmaz doktor benim!"

"Sığındığımız ev yol kenarında eski bir kulübe. Evde yaşlı bir kadın, bir de beşikte bebek vardı..."Bildiklerimizi ve gördüklerimizi ilahi maksadın önüne koymayalım. Beklentilerimiz de tevekkülümüzü bozar. Akıl sağlığımız arzularımızın ve hırslarımızın kontrolüne bağlı. Doğru ve iyi olanı bilmek, iyi insan olmak için yeterli değildir. Doğru ve iyiy

Bazen sadece duymak kâfidir

"Cam ıslanır ama dost eliyle gelen çay içeni ısıtır" dedi. İki dost pencere kenarına oturdu...Hatırama bugün de devam ediyorum... Zeynep bir gün, "Sen olmasan sabahları kalkacak gücü bulamazdım" dedi.Aysel sadece elini uzattı, sessizce sıktı onun elini. Yıllar, günleri yavaşlatmıştı artık.Sabahları ezanla birlikte soba yanar, çaydanlıktan buhar yük

Bir ömrün sesi

"Aysel Hanım o zamanlar on dört yaşındaydı. Yanında en yakın arkadaşı Zeynep vardı..."Yağmur, sabahın sessizliğini usulca deliyordu. Damlalar pencereye vurdukça evin içinde bir ritim oluşuyordu... Hüzzam bir terennüm ne tam neşeli ne tam kederli ama kalbe dokunan bir nağme gibi. Aysel Hanım sobanın yanındaki koltuğuna oturmuş, ellerini dizlerinde b

Bir resmim bile yoktu...

"Sizi bilmem ama bebekliği geçtim, benim çocukluk hatta ortaokulda bile resmim yok..."Çocukluğumu anlatmaya bugün de devam ediyorum... Evimizde ne bir saat ne de bir radyo vardı. Müzik aleti olarak da kargıdan yapılmış kavaldan başka bir şey bilmezdi kimse.Köylüler günün birinde pirinçten veya bakırdan yapılmış olan kavalı görünce iyice incelemişle

Kimin bacasından duman çıkarsa...

"Ahmet dayımlar soba alıp köye getirince, herkes büyük bir merakla görmeye gitmiş..."Çocukluğumu anlatmaya bugün de devam ediyorum... Ben ilkokulda okurken şehirlerde "kamyon" denilen bir şeyin olduğu söylerlerdi. Kendi kendine gittiğini anlatırlardı. Üzerine bir dağı bile yüklesen götürdüğü anlatılırdı. Biz de çocukça dinlerdik. "Madem kendi kendi