Ünal Bolat

Türkiye

Çorba üstüne çorba...

"Ev sahibi kâseyi aldı ve odadan çıktı. Bir süre sonra elinde iki kâseyle tekrar göründü..."Aşçı Sedat yemek ziyafeti verilecek yere yaklaştıkça sabırsızlanıyordu. Ziyafetin verildiği eve gelmişti Aşçı Sedat. Heyecanla zile bastı ve kapıyı açan arkadaşına selam vererek, davet edilmesini bile beklemeden daldı içeri. İçeride diğer tanıdıkları vardı.

Hak edilmeyen özlemler

"İnsanlar memleketini ve oranın güzelliklerini, özlemez mi Hatıralarında yer tutmaz mı""Şimdi ne isterdin" diye sorsanız birilerine, çoğu geçmişte yaşadığı, hiç unutamadığı şeylerden bahseder. "Ahh!.." diye başlayan cümlelerin ardı arkası kesilmez.-Ahh şimdi memleketimde olsaydım!-Sabah dinlenmiş kalksaydım.-Uykuya doyabilseydim.-Bizim zamanımızda

Sarı maden-altın

"Altın fiyatları... Elinde altın olan var borcu olan var dolasıyla birçok kişiyi ilgilendiriyor..."Son günlerde altın muhabbeti var ya... İş yerimizin bulunduğu sitede bitişik dükkân, sahibi tarafından satışa çıkarıldı. İhtiyacımız vardı biz de talip olduk. Dükkân sahibi başka bir şehirde ikamet ediyordu. Telefonla görüştük. Belirli bir rakam üzeri

"Ölmediğini ailen biliyor mu"

"Çok şık giyinebilir yer içebilirim ama o zaman gerçek ortaya çıkar diye yapmıyorum"Hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...-Sus Şair sus. Kimse duymasın. Bir çuval inciri berbat mı etmek istiyorsun. Yunmadık yok! Sefer Abi yok. "Memduh Abi" var, dedi...Derin derin birkaç nefes alıp ah, dedikten sonra anlatmaya devam etti:-Türkiye'ye gelmeden

Beni tanıyabildin mi

"Abi ben seni öldü biliyorum. Hatta birkaç kez mezarına bile gittim sana dua ettim."Üstünde eski, yırtık pırtık kirli bir elbise, uzamış ve ağarmış sakalıyla tipik bir dilenci gibi yanıma yaklaşmıştı. Tam elimi cebime atmıştım ki elimi tuttu:-Sakın sakın ha Şair! Ben dilenci değilim. İhtiyacın varsa ben sana yardım edeyim. Bak iyice bak gözlerime Ş

Dehliz

"Yağmura rağmen dili damağına yapışmıştı. Susamış olmalıydı ama suya değil, umuda!.."Gecenin zifirîkaranlığı şehrin üzerine kâbus gibi çökmüştü. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur bu silüeti daha da ürkütücü hâle getiriyordu. Issız sokaklardaki tek ses, yağmurun ve uğultuyla esen rüzgârın gürültüsüydü... Rüzgârla bir o yana bir bu yana savrulan a

İçindeki dostla yürümek...

"İnsan ömrünün uzun olduğunu düşünürdüm. Meğer göz açıp kapanıncaya kadarmış."Ne pahasına olursa olsun,iyiliğe devam edilmeli ama insan genelde bencildir, hasettir ve yanlış davranışlar içinde çok bulunur. İnsan içinden gelmeden fedakâr olmaya zorlanırsa çevresine ancak mutsuzluk sunar. Bu yüzden Herkes birbirine acı, öfke ve endişe veriyor.Buna na

Bir müdürün hikâyesi...

"İyilikten ve merhametten maraz doğar dedikleri konuya enteresan bir örnek hatıra..."Onunla ilk karşılaştığımızda üzerinde uzun bir ceket vardı. Buna ceket de denmez çünkü dizlere kadar iniyor. Kolları bileklerinden iki defa kıvrılmış ve kısaltılmış, omuzları iki taraftan 10'ar cm aşağı sarkmış eski mavi bir ceket. Belli ki birisi vermiş. Ama eski

Benim numaram niye yok

"Ben gerçeği öğrenene kadar, öğretmenim de babama karşılaştığında niyetini söyler"Çocukluğumu anlatmaya bugün de devam ediyorum...Öğretmen biraz sonra elinde bir defterle girdi içeri. Herkesle birlikte ben de ayağa kalktım. "Günaydın çocuklar" deyince, "Sağ ol!" diye bağırdık; hep birlikte.Sonra masasına geçip oturdu. Defterini açtı. "Yoklama yapal

Adı da onlardan, Gödene!..

"Büyüyünce ne olacaksın" dediklerinde "öğretmen" diyordum da gülüyorlardı...İkinci Dünya Savaşının tam ortalarında Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin 20 km batısındaTorosların göbeğinde dört yanı yüksek dağlarla çevrili kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde doğmuşum. Romalılar döneminden kalma bir köy… Adı da onlardan… Gödene… Ne demekse!Ekilip dikilen