Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Hemen hazırlanın, vaktimiz yok!"

Şems-i Tebrîzî hazretleri Konya'ya gelince, Hazret-i Mevlânâ onu görüp âşık oldu. İkisi bir odaya kapandılar. Bütün gün sohbet ediyorlardı... Fakat Mevlânâ hazretlerinin talebeleri ve şehrin ileri gelen âlimleri bu hâli beğenmediler. Mevlânâ bizi bıraktı diye, Konya'yı terk edip Denizli'ye gittiler. Sultan Alaaddîn çok üzüldü! Ve Sadreddîn Konevî'y

"Yâ Rabbî! Hâlim sana malûm..."

Şâbân-ı Velî devrinde biri, diğerine beş yüz akçe borçlu idi. Ve ödeyemiyordu. Alacaklı da sıkıştırıyordu! Bir gün yine gelip sıkıştırınca; "Biraz mühlet ver" dedi. Vermeyince koştu bir velî zâtın türbesine. Bir Fâtiha gönderdi. Sonra el kaldırıp; "Yâ Rabbî! Bu velî zâtın hürmetine bana borcum kadar akçe gönder" diye yalvardı. Geri gelirken birini

Ateşi olmayan fırın!..

Evliyânın büyüklerinden Hamîd-i Aksarâyî hazretleri, bir gün fırından çıkarken Emîr Sultân hazretleriyle karşılaştı kapıda. Onu görünce durdu. Ayaküstü konuştular. Hazret-i Emîr, elindeki çömleği büyük velîye uzatıp; "Şunu pişirir misiniz" dedi. O da, "Peki olur" buyurdu. Ve çömleği alıp sürdü fırına. Ardından çıkarıp verdi ona. Emîr Sultân şaşıp k

"Ankara'da genç bir âlim var!"

Evliyanın büyüklerinden Hamîd-i Aksarâyî hazretleri rahmetullahi aleyh, bir gün bir talebesini çağırıp; "Ankara'da Nûman diye genç bir âlim var. Onu buraya davet et" diye emretti o gence. Talebe cevaben; "Başüstüne efendim" dedi. Ve o gün gitti Ankara'ya. O âlimi sorup buldu. Hocasının emrini bildirdi. Nûman, daveti kabul etti. Ve birlikte Kayseri'

Hutbeyi okumaya şu zat layık

Yıldırım Bayezid Hân Niğbolu seferinden dönünce, Bursa'da Ulucami'yi inşâ ettirdi. Cuma günü açılış yapılacaktı. Padişah hutbe okuma işini Emîr Sultan hazretlerine verdi. O ise kendini layık görmedi. Sultana Somuncu Baba'yı gösterip; "Bu işe, şu zat layıktır" dedi. Somuncu Baba kalktı. Emîr Sultan'ın yanına geldi. Ve kulağına eğilip; "Beni ele verd

"Ölümü düşünen kötülük yapamaz!"

Kâ'b bin Eşref adlı Yahûdî bir şâir vardı. Bu bedbaht, Bedir'de ölen Mekkeli müşrikler için şiir söylemişti. Peygamberimiz, Hassan bin Sâbit'e bir şiir yazmasını emretti. O, bu emri aldı. "Başüstüne!" dedi. Ve bir şiir yazdı. Bu şiir o derece tesirli oldu ki, Mekkeli müşriklerden hiçbiri o Yahûdî şâiri evinde misafir etmeye cesâret gösteremedi... H

Söz ve yazı ile ilk cihad eden zat!

Eshâb-ı Kirâm'dan Hassan bin Sâbit hazretlerine bâzıları; "Yâ Hassan! Sen Bedir Gazâsına katılmadığın için cihâd sevâbına ve cihâda katılanlara verilen müjdelere kavuşamadın" demişlerdi. O da buna çok üzülmüştü! Efendimiz bunu işittiler. Ve onu tesellî ettiler. Şöyle ki: Onun, İslâm düşmanlarına karşı yazdığı şiirlerin her bir kelimesine verilen se

İmân ettiğinde altmış yaşındaydı...

Hassan bin Sâbit (radıyallahü anh), Müslüman olmadan önce Gassânîlere mensuptu. Resûlullah Efendimizin geleceğini Yahûdî âlimlerinden işitmişti. Şöyle ki: Bir Yahûdî âlimi vardı. O bir gün Medîne'ye geldi. Ve yüksek bir yere çıkıp; "Ey Yahûdîler!" diye seslendi. Cümle Yahûdîler toplanıp; "Ne var, ne diyorsun" dediler. O da yüksek sesle; "Bu gece âh

"Ben dünya için Allah demem!"

Bağdat'ta Mevlânâ Hâlid hazretleri bir talebesini, irşat için Anadolu'ya göndermiştir. O zât da Bağdat'tan çıkar. Doğruca Erzincan'a gelir. Ve Terzi Baba ile görüşüp; "Sana bir teklifim var. Dediğimi yaparsan, çok menfaatlere kavuşursun. Yapacağın iş, sadece Allah demek" der. Terzi Baba onu dinler. Ve ânında reddeder. Sebebini sorunca da; "Ben düny

"Merak etme! Akşama alırsın!.."

Hayyât-ı Vehbî hazretlerinin meşhur ismi "Terzi Baba"dır. Kumaşa her iğne batırışta (Allah) dermiş. Çekerken bir daha. Allah, Allah, Allah Bir gün fakir bir seyyah gelir Erzincan'a. Paltosu görünmez yamadan. Çok eski, yırtık ve lime lime. Tâmir ettirmek ister, ama nâfile. Zîra bütün terziler; "İşimiz çok" deyip savarlar başlarından. Hattâ bir tanes