Bir müzikal ve düş kırıklığı

Bir müzikal yaratmak kolay iş değil. Tema, metin, libretto, beste, şarkılar, müzikal yönetim, sahne üstü yönetim, koreografi, oyuncular, şancılar, dansçılar, dekor, kostüm, ışık, aylar süren emek, çaba... Tümünü karşılayacak parasal yatırım... Bunlar kadar, o müzikalin nerede, ne zaman, hangi koşullarda sunulacağı ve nasıl lanse edileceği de önemli... TEMSİLİN RUHU YOK "Kalplerin Kraliçesi -Queen of the People's Hearts" müzikalini Zorlu'da izlerken bunları düşünüyordum. Şu son zamanlarda Lady Diana üzerine sayısız film, birçok müzikal varken, bir yenisinin fark yaratmasını istiyor insan. Aksi halde "ucuz malzeme" olabilir. Gelin görün ki "ABD'nin en prestijli ve ilgi duyulan Lady Diana müzikali" diye lanse edildiğinden ve biletler çok yüksek fiyattan satıldığından adeta bir Broadway müzikali beklentisi yaratılmıştı. Sahnedeki gerçek bu değildi oysa. Sahnede izlediğimiz temsil müsamere Angela Knight ve Rendal Dewey'in yazdığı, Cindy Oxberry'nin sahnelediği "Kalplerin Kraliçesi", Lady D'nin herkesçe bilinen yaşam öyküsünü, masalsı düğünle başlatıp Paris'teki karanlık ölümüne dek, birbiri peşi sıra kısa tablolar halinde sunuyor. Her tablo arasında bitmeyen uzuuun karanlık... Farklı bir deyiş, yeni bir bakış, herhangi bir gerilim, (Diana-Camilla karşılaşması dışında) dramatik bir kurgu yok. Temsilin ruhu da yok. ŞANCILAR BAŞARILIYDI Belki çok daha küçük bir salonda, küçük bir sahnede, izleyiciyle daha iç içe bir ortamda farklı bir sahneye koyuş, farklı bir seyirlik yaratabilirdi. En azından orijinal fotoğrafların, müziğin, seslerin tadına varabilirdik. Tablolar arasındaki o uzayan karanlıkta iskemleler getiriliyor, koltuklar götürülüyor, eşyaların yeri değişiyor! Zaten fona yansıtılan fotoğraflar sarayda mı, kırsalda mı, evde mi olduklarını yansıtıyor, seyirci aptal değil, anlıyor; ne gerek var onca hamallığa... Müzikalde Lady Diana'yı Türk mezzo soprano Lori Şen canlandırıyor. "Kalplerin Kraliçesi"nin opera aryasından, pop müziğe uzayan bir müziği ve ikinci bölümde popüler olabilecek şarkıları var. Başta Lady D'yi canlandıran Türk mezzosoprano Lori Şen olmak üzere tüm şancıların sesleri ve seslerini kullanışları usta işiydi. (Keşke yama gibi duran koreografi ve dansçılar için de aynı şeyi söyleyebilseydim!) Lori Şen'in, Diana'nın kırılganlığını, utangaçlığını, gücünü yansıtması iyiydi. Bir öneri: Madem bu müzikal başka ülkelere de gidecek tüm peruklar ve giysiler özenle elden geçirilmeli. Evet İstanbul'dan bir müzikal geçti;