Çiçek gibi olsak çiçek gibi olur hayatımız

Yalova'dan döndüğümde patlamaya hazır bir tomurcuktu... Her sabah biraz daha biraz daha açılmasına şahitlik ettim.Sabahın ilk sessiz ve neşeli bir beklentisiydi benim için. Birisi yazmış gülmüştüm; orkide diye iki tane sopaya aylardır su veriyorum bir şey olduğu da yok... Biraz gülmekle karışık bir ümitsizlikle ben de aynısını yapıyordum... Ama hayatı veren ona bir çubuğun üstünde yeniden can vermiş. Güneş su ışık yardımını üzerinden eksik etmeyerek neşv-ü nema buldurmuştu. Fakat öyle narin ki belki bir kaç güne yerinden düşecek zor emanet bir tutunma, belki de onca narinliğine nahifliğine rağmen ayakta kalacak ta patlamaya hazır diğer daldaki tomurcuğun çiçeğiyle yarenlik edecek. Çiçek bizim avuntumuz hayatımıza renk katan ama aynı zamanda bu ince sanatlarla Sanii Hakimin sessiz sanatlı nakışlı icraatına şahitlik ve tefekkür ettiren. Sadece güzelliği mi; bu narin her an düşecek gibi duran güzelliğini bir an seyrettiren çiçeğin akıbeti gibi değil mi hayat serencamımız Günlere aylara yıllara saatlere dakikalara takılı ömür ağacımızda sessiz tik-taklarla ölüme doğru koşuyoruz. Bir yanımız hayat dolu amaçlar hedefler gayeler sevdiğimiz her şeyle bezeli. "Benim hayatım benim dünyam" dedirtirken bir yanda usulca bir sevkiyatla gidiyoruz gitmediğimizi hem bilerek hem bilmeyerek. Hayat narin ölüm sessiz. Hayat yalan ölüm gerçek. Aldatan hayat uyandıran ölüm...