Buruc Suresini okurken -2

Kur'an'da anlatılan kıssalar derin hakikatlerin kavranmasında kolaylık sağlar. İnsanları ibret, teselli, dua, tevekkül, ümit, sabır gibi müsbet duygulara yönlendirir.

Kur'an'daki kıssalardan biri de Ashab-ı Uhdud'tur. Buruc Suresinde kısa, Suheyb-i Rûmî'den (ra) rivâyet edilen Peygamberimizin (asm) hadisinde ise detaylı olarak anlatılır:

PADİŞAH-DELİKANLI-RAHİB-SİHİRBAZ

"Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah ve sihirbazı vardı. Sihirbaz: "Yaşlandım, bana bir genç göndersen ona sihirbazlığı öğretsem" dedi. Padişah ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç ona uğradı, yanında oturdu, konuşmalarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kalırdı. (...)Genç bir gün yolda insanların gelip geçmesine engel olan yırtıcı bir hayvana rastladı. "Sihirbaz mı yoksa râhib mi daha üstün şimdi öğreneceğim" diyerek bir taş aldı "Allah'ım, rahibin yaptıklarını sihirbazınkilerden daha çok seviyorsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yollarına devam etsinler" dedi. Taşı fırlatıp onu öldürdü. Halk geçip gitti. Delikanlı râhibe gelip olayı anlattı. Râhip: "Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Sanırım, yakında belâya uğratılacaksın. Böyle olursa sakın bulunduğum yeri gösterme!" dedi.

Delikanlı, körleri, alaca hastalığına tutulmuş olanları kurtarır, tedâvî ederdi. Padişahın o sıralarda kör olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti: "Beni tedâvî edersen, hepsi senin olacak" dedi. Delikanlı: "Kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak Allah verir. Allah'a inanırsan, dua ederim, dilerse şifa verir" dedi. Adam iman etti. Allah da ona şifa verdi. Adam padişahın yanına gelip meclisteki yerini aldı.

Padişah: "Gözünü kim iyi etti" diye sordu. O da: "Rabbim" dedi.

Padişah: "Benden başka rabbin mi var" diye gürledi. Adam: "Benim de senin de Rabbin Allah'tır" dedi. Sinirlenen padişah adamı tutuklattı, gencin yerini gösterinceye kadar işkence ettirdi. Sonuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah ona: "Delikanlı, senin sihirbazlığın körleri ve alacaları iyi edecek dereceye ulaşmış. Öyle mi" diye sordu. Delikanlı: "Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren Allah'tır" dedi.

Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Neticede râhip getirildi ve kendisine "dininden dön!" denildi. Râhip bu teklife yanaşmadı ve öldürüldü. Sonra Padişahın adamı getirildi ona da "dininden dön!" denildi. O da kabul etmedi. Padişah onu da öldürdü. Sonra delikanlı getirildi ve "dininden dön" diye tehdit edildi, delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve şu tâlimatı verdi: "Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın." Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar. Delikanlı: "Allah!ım, beni bunlardan nasıl dilersen öyle kurtar!" diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam padişahın yanına döndü. Padişah: "Yanındakiler ne oldu" dedi. Delikanlı da: "Allah beni onların elinden kurtardı" dedi. (Bu şekilde genç iki kez ölümden Allah'ın izniyle kurtuldu)