Bir kitap fuarının ardından

"Dünya tek bir devlet olsaydı başkenti İstanbul olurdu'' Napolyon Bonaparte'a atfedilir bu söz.

Gerçekten de çok dinli, çok dilli, çok renkli, farklı kültürlerin kaynaştığı iki denizin bir boğaz ile birleştiği ilginç şehirdir İstanbul. Bunun en canlı delillerinden biri 28 Ekim-5 Kasım tarihleri arasında Beylikdüzü'nde düzenlenen 40. Uluslararası İstanbul Fuarıydı. Yurt içi ve yurt dışından 1000'i aşkın yayınevinin katıldığı fuar cıvıl cıvıl her yaştan gelen kitapseverler ile tam bir kitap kasabası görünümündeydi.

Fuarın bu yılki ana teması ''Yaşasın Cumhuriyet'' başlığını taşıyordu. Son günü kitap imza için Yeni Asya Neşriyat standındaydık. Kitap satışta vazifeli değerli abilerimiz ve neşriyat komisyonundan vazifeli değerli hanım kardeşlerimizin desteği ile okuyucularla hoşsohbet ortamında keyifli bir gündü.

Fuara giriş öğretmen, öğrenci, emekli, çocuk ve engellilere ücretsiz ve Pazar son gün de olunca bölge trafiğini de etkileyen yoğunluk vardı.

Standa gelen toplumun farklı kesimlerinden kitapseverlerin yaşadığımız sosyal çalkantıların bol olduğu dönemde Yeni Asya gazetesini istikametli duruşundan dolayı tebrik etmeleri ''şahs-ı manevi veliyi kamil hükmündedir'' hakikatini hatırlattı. Şahsı manevi meşveret kararları ile konuşur. Görünen o ki şahsı manevinin kararları sadece iman hizmeti içinde yer alan bizleri değil, toplumun genelini de etkiler ve şaşkın çaresiz olanlara nokta-i istinat olur. Gözleri yaşlı kitap severlere kulak verirken tefekkürüm böyleydi.