Miracımızı yaşayalım yaşatalım!

Manevî bir atmosfere, kardeşlik iklimine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zaman diliminde Allah'ın bir lütfu olarak bahşettiği İsrâ ve Mirac kandilini idrak ediyoruz. Şu son yaşadığımız sabır, şükür, kanaat, cömertlik, fedakârlık gerektiren 'imtihan günleri'nde idrak ettiğimiz 'Miraç Gecesi'ni, çok yönlü bu sınav günlerini, çok yönlü 'kulluk şuuru' ile değerlendireceğiz. Miraç, bizi kendimize, özümüze, fıtratımıza çağırmanın, ona dönmenin, onunla Rabbimizin huzuruna yükselmenin adıdır. Bizleri rahmet ve mağfiret kapılarının sonuna kadar açıldığı bu geceye eriştiren Yüce Rabbimize hamdü senalar olsun. Miraç; Peygamber Efendimizin beşer üstü, zamanlar ve mekânlar üstü yolculuğu. Beşerî olandan İlâhî olana, mülk âleminden melekût âlemine yükseliş. Peygamber gayretine sunulmuş ilahi bir teselli armağanı, manevi bir hediyedir. Peygamberimiz de davet sürecinin en zor yıllarında miracla ödüllendirildi. Bedenin bittiği an, ruhun önünde ufuklar açılırdı. Miraçla bu gerçek gösterildi. Miraç, yücelmeyi ifade eder. Biz de miracımıza sahip çıkalım Bunu nasıl mı yapalım Salatı ikame ederek. Namazı, duayı, desteği canlı tutarak. Miracımız; dünyayı terk ediş ve adım adım ilâhî hakikate yükseliş yolculuğu. Âlemlere rahmet olarak gönderilenPeygamber Efendimiz, bu geceiki aziz ve leziz yolculukgerçekleştirdi:Önce Kudüs'e götürüldü. Ardından Arş-ı A'lâ'ya, Sidretül Müntehâ'ya, yani, nihâi, "son nokta"ya. Miraç; olağanüstüydü, beşer üstüydü; zamanlar ve mekânlar üstüydü.Mülk âleminden melekût âlemine yapılan yolculuklardı. Peygamberimize ve ümmetine hidayet kaynağı, vasıtası olarak namaz hediye edilmişti."Namaz, mü'min'in miracı"ydı. Namaza başlarken alınan iftitah tekbiriyle mü'min,beşerî ve dünyevî olan her şeyi elinin tersiyle iter. Namaz,hakkıyla ve huşû ile kılındığında,kişiyi, bütün kötülüklerden uzaklaştırır. Mülk âleminde, melekût âlemine ulaştırır;dolayısıyla Rabbine yaklaştırır. Asıl olan; miracın tarihsel olarak zaman, mekan ve mahiyetinin sırrına ermek değil, miracın bu ümmete verdiği engin mesajı her bir mü'minin ruhunda hissetmesi ve kendi miracının zeminini hazırlayarak onu gerçekleştirmesidir. Cenâb-ı Hakk, Miraç Gecesi huzuruna kabul buyurduğu Sevgili Peygamberimizi üç büyük ikramla ümmetine geri gönderdi. Bunlardan biri, ümmet-i Muhammed'den olup Allah'a şirk koşmayanların eninde sonunda muhakkak cennete girecekleridir. Diğeri "Âmenerrasûlü" olarak bildiğimiz ve bizlere imanı, kulluğu, hesap gününü, Allah'a yakarışı öğreten Bakara Suresi'nin son iki ayetidir. Bir diğer müjde ise kulun Rabbiyle buluşması olan namazdır. Namaz, müminin miracıdır. Dinimizin direği, gözümüzün nuru, kalbimizin huzurudur. Allah'ı anmanın en güzel şekli, ibadetlerin en faziletlisidir. Peygamberimizin buyurduğu üzere "Namaz, kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği ameldir." Namaz mümini koruyan manevî bir zırhtır. Huşû içinde kılınan namaz, mümini hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Namaz af ve mağfiret vesilesidir. Beş vakit namaz ve Cuma namazı, büyük günah işlemedikçe küçük günahlara kefarettir. Müminin dirilişi ancak namazla olur. Mümin namazla huzura erer. Rabbiyle olan bağını namazla kuvvetlendirir. Nefislerimiz namazla arınır, ruhlarımız namazla kemale erer. Sıradanlaşan hayatlarımız namazla bereketlenir. Cennetin kapıları bize namazla açılır. Miraç hediyesi namazlarımızı Yüce Mevla'nın rızasını kazanmaya vesile kılalım. Miraç; İslâm'ın temel özelliklerini özetleyen ve insanı kendine getirerek yüceler yücesi mertebelere yükselme imkânı sunan muazzez diriliş yolculuğudur. Âlemlerin Rabbi, teslimiyet, sadakat, ahlak, doğruluk, dürüstlük timsali olan Peygamberimizi miraç ile taltif buyururken biz kullarına da mesajlar vermiştir. Resûlullah Efendimizin, miraç ile mana âleminin basamaklarında bir bir yükseldiği gibi bizler de Rabbimiz katında namazlarımızla yükseliriz. Namaz bizim miracımızdır, dirilişimizdir, kurtuluşumuzdur. Bizler namazla arınır, her türlü kötülükten korunur, mescitlerde buluşuruz. Vaktinde kıldığımız namazlarımız, en hayırlı amelimizdir. "Allahu ekber" diyerek, tekbirimizle dünyanın bütün hengâmelerinden sıyrılıp yaratılış ve varoluşumuzun hikmet ve anlamını derinden kavrarız. Kıyamımızla istikamet üzere, dosdoğru oluşla Allah'ın huzurunda dururuz. Kıraatimizle, O'na en içten sena ve yakarışta bulunuruz. Rükûmuzla yalnız Rabbimizin önünde boyun eğdiğimizi gösteririz. Secdemizle O'na en yakın olmanın ve kulluğun zirvesine varmanın