Mudanya'da bir gün

"Gelin şurada bir çay içelim ben de başımdan geçen hadiseyi size nakledeyim..." Sene 2008... Mudanya'dan bir memur arkadaşım ve emekli asker abimizle kitap satışı yapmak üzere sözleşmiştik. İzmir 5. Sanayiinde buluşacaktık. Hafta sonları zaman ayarlayıp bu tür satış yapmayı âdet hâline getirmiştik.Genelde sanayi bölgelerinde dolaşıyorduk. O gün baktım misafir olarak gelen arkadaş güneş gözlüklerini takmış, eline de 5 adet İlmihal almış. Tek elinde bir ilmihal dimdik dükkâna giriyor. "İlmihal lazım mı abi" der gibi soruyor. Bu tarz bana uygun gelmedi. Bendeki kanaat şuydu: Eğer insanlar bizi din görevlisi gibi zannederse bizim sözümüze daha çok itibar ederdi...Bu duygumu arkadaşa söyledim. Güneş gözlükleri gözünde takılı hâldeki arkadaş "satan sanki siz misiniz" dedikten sonra "Siz hatırınıza bu kitabın içinde ismi geçen İslam âlimlerini ve hazırlayan büyükleri getirin yeter. Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri ne buyurmuş: 'Kılık kıyafetinizle bir mekâna giriniz ilim ve edebinizle uğurlanınız!..' Gelin şurada bir çay içelim ben de başımdan geçen hâlâ dün gibi unutamadığım hadiseyi size nakledeyim" dedi.Meraklandık dinlemeye başladık:"Yıllar evveldi... Bundan 20 sene önce Türkiye gazetesi abonesi yapmak ve kültür hazinesi ansiklopedilerimizi satmak; ilmihal 12'li kitap seti satmak için bir tekstil atölyesine girdik. Üç kişiyiz. Hepimiz o büyük zatın sözüne uygun hâlde, bayramlıklarımızla satıştayız... İçeriden bizi maliye müfettişi sanmış olacaklar ki apar topar patronun makamına