Bir karaborsacının itirafı!..

"Âdeta malları kapışıyorlardı. Fiyat sorma falan yok. Mal kapışılıyor, ondan sonra para ödeniyordu..." Ben bu adamı ufak bir tezgâhta yumak, iğne-iplik, tarak, boncuk, tespih gibi hem yükte hem de fiyatta hafif objeler satarken tanıdım. Tanıdıkça da hayret ettim İbret aldım Tanışmam aslında şöyle oldu: Ben, bir arkadaşla sohbet ederken Tekirdağ'da Ertuğrul Mahallesi'nde oturduğumu söyleyince o da beni duymuş ve bana gelerek veresiye verdiği kişilerden bazılarının bu mahallede oturduğunu söyledi. Alacaklarını alamadığı için zor durumda kaldığını anlattı. Adam için hayat zordu. Emekliliği olmadığını, gelirinin çok düşük olduğunu, kıt kanaat geçindiğini elektriği, suyu olmayan eski evde kaldığını da anlattıktan sonra bana "sen nerelisin" diye sordu. Ben de; "Zonguldaklıyım ve burada merkezde öğretmenlik yapıyorum" dedim. Bunu duyan adamın gözleri yaşla doldu ve anlatmaya başladı: "Ben de o taraflardanım. Kastamonuluyum. Sizin memlekette çok para kazandım ve çok ekmeğinizi yedim. 60'lı ve 70'li yıllarda iki kamyonum ve mahiyetimde çalışan adamlarım vardı. Adamlarımla birlik olmuştuk. Yani tutkunduk. Birbirimize destek veriyor, açıkları gizliyorduk. O zamanlarda mal kıtlığı vardı. Bizler de olan malları nerede varsa stokluyorduk. Zamanı geldiğinde sakladığımız malları çıkarıyor, yüksek fiyatlarla satıyorduk. Satışa gittiğimizde sizin memleketin insanları koşarak arabaların yanına geliyor, âdeta malları kapışıyorlardı. Fiyat sorma falan yok. Mal kapışılıyor, ondan sonra