Neden Erdoğan IV: Yabaniyi terbiye

B. Şu günlerde 50'li yaşlarına süren bir jenerasyon var. Ölü Ozanlar Derneği Jenerasyonu diyorum onlara. Çocuklukları 70'lere ilk gençlikleri Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı yıllarına denk gelmiş. Reagan bu yıllarda Amerika'nın başındadır. Dünyayı neoliberal dalga kasıp kavurmaktadır. Bu dalga ülkemize özellikle Ölü Ozanlar Derneği filmiyle sirayet etti. Kalıpları yıkmak, ölçülerin dışına çıkmak, özgürlük, insan doğası... Bu değerler, esnafın dükkanının önüne siyah yahut gri çöp kovası koymak zorunda olduğu 80'ler Türkiye'sinde oldukça ilgi çekti. Elbette ihtilal sonrası askerin sigaya çektiği bir toplumun fertleri açısından gayet çekici şeylerdi bunlar. Bir de ihmal edilmemesi gereken şu husus var ki, ceberut laiklik Türkiye dindarını liberal taleplerin yüceliği gibi bir fikre sevk etti. Esasen birbirine taban tabana zıt karakterde olan liberalizm ve muhafazakarlık 90'lar boyunca sanki birbirine mündemiç iki şeymiş gibi sunuldu. Bakın, açık söyleyeyim, bu dönemde bünyesine yoğun oranda Amerikancılık zerk edilen dindar-entelektüel bir sınıfımız oluştu. An itibarıyla bunlardan bahsedince hepimizin zihninde birkaç isim tebellür etmiştir. Bunlar, zihnen ve siyaseten Amerika'dan uzaklaştıkça huzuru kaçan; dini, sosyal, siyasal bahislerde Amerikalı birkaç tasdik ettirici bulamadıklarında "acaba doğru söylemiyor muyuz" diye derin bir şüpheye duçar olanlardır. Amerikalı bilim adamları Kutsal Kitabımız'ın doğru söylediğini onaylar, bu abiler de büyük bir coşkuyla bu beyanı dergilerinde yayınlarlardı. Hatırlayacaksınızdır, Kaptan Cousteau'nun beyanları Ömer Nasuhi Bilmen'in mülahazalarından daha etkiliydi bu abiler için. 15 Temmuz sonrası muvakkaten kendilerine geldiler ve başımıza onca gelenin müsebbibinin kim olduğunu görür gibi oldular. Lakin öyle bir floraya alışkındılar ki, Amerika'dan zihnen, fikren ve siyaseten uzaklaşmak kendilerini tedirgin etti. Böyledirler, yapabilecek bir şey yok. Amerikancılık Demirelcilik gibidir; hayatınızın bir anında size zerk edilmeye görsün; ondan asla tamamen kurtulamazsınız. Şu günlerde denk geliyorsunuzdur kendilerine. Avamdan berî, gayet entelektüel yüksek analizler yapıyor, Kılıçdaroğlu'nun mübeşşirliğine soyunuyorlar kendilerince. "Efendim Kılıçdaroğlu ve CHP öyle bir noktaya gelmiş ki, özgürlükleri ve insani değerleri tek adam rejimine karşı savunuyormuş". Allah var, öyle bir söylem içinde CHP çevreleri. Büyük özgürlükçüymüş gibi davranıyorlar. Gayet parıltılı bir duruşları var ve bu bana yine o Fransız masalını hatırlatıyor. Çok büyük gözleri var, bizi daha iyi görebilmek için... Çok büyük elleri var, bizi daha iyi kucaklayabilmek için... Çok büyük kulakları var, bizi daha iyi duyabilmek için... Ve unutmayın, çok büyük dişleri var, bizi daha iyi yiyebilmek için! Bu masalı daha önce anlattım, bendenizi takip edenler aşinasınızdır. Haydi bir başka fıkra anlatayım. Nasrettin Hoca'nın karısı