Parke taşları

B.

Düzene ve kanunlara yaklaşımımızda temel bir sıkıntımız olduğu aşikar. Yaşadığımız pek çok sosyal sorunun temelinde bu sıkıntı yatmakta. Maalesef kanunlar düzenleyici hükümler olarak yer etmemiştir pek çoğumuzun zihninde; aksine bir hadise vuku bulduktan sonra kabahatin kime yükleneceğini, faturanın kime kesileceğini ortaya koyan kodeks olarak anlaşılmaktadır. Resmi görevlilerimiz de bu toplumun bir parçası olma hasebiyle benzer bir kabule bilinç dışı da olsa sahiptir. Maalesef. Hal böyle olunca giriştiğimiz her yenilik, ileri doğru atmaya çabaladığımız her adım, düzenleme namına dile getirdiğimiz her hukuki reform aynı sualin duvarına çarpmaktadır: Düzenleyici mahiyette tatbik edilmedikten sonra kanunu çıkarmanın ne faydası var

Devletin düzenleyici vasfının faşizm olarak yaftalanması kolaycılığına başvuranlar, bu bayağılığın faturasını kaffeten ödediğimizin farkında mıdır Polisten çekinen, kolluk kuvvetlerine hürmetle "memur bey" şeklinde hitap eden üç beş kişi mi kaldık Bakın, yürümeye çalıştığınız kaldırımlara araç park eden, trafikte hayatınızı tehlikeye atan, gecenin bir yarısı evinizin karşısındaki parkta demlenip nara atan, hulasa kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyenlerin ortak özelliği, çekinecek bir şeylerin olmamasıdır. Dolayısıyla, Teksaslaşan bu cemiyette yaşayabilmemiz yekdiğerinin insafına terk edilmiş bir keyfiyettedir. Çok rica ediyorum buna eğitimsizlik diyerek kolayca sıyrılmayalım işin içinden. Aksine bu bir eğitimdir. Eğitecek olanların, yani ilk adımda anne babanın ve sosyal çevrenin verdiği eğitimdir bu. Ve maalesef 12 Eylül sonrası siyasal iktidarlar ilginç bir biçimde seçmeni rüşvet vermeyi bir siyasal kültür haline getirdiği için, devlet sürekli geriye çekilmiştir. Neticesi ortada: İstanbul ve Ege Sahil ilindeki pek çok orman talan edilmiş, üstelik bu alana göz yummak yetmezmiş gibi ödül olarak bunlara tapular verilmiş, altyapı hizmetleri götürülmüş vesaire... Ve bir kez almaya alışan istemeye daha da istemeye devam etmiş. Siyaset kurumu, vatandaşın sosyal, siyasal, ekonomik taleplerine kulak verir, onlara bahşiş dağıtmaz! Bahşişi bir kez kültür haline getirirseniz, ulufe akçesi alacağım diye altı ayda bir padişah hal eden yeniçeriler gibi bunu hak görmeye başlarlar alan el.