Kavganın Hüviyeti IV: İnsan ve İnsanımsı

B. "Onurları yoktur, özgürlük diye bir kavrama yabancıdırlar. Hayattaki tek talepleri ekmekleri ve ellerine geçmesi mümkün nispi zenginliktir. Bu sebeple Doğulular bizim sahip olduğumuz demokrasi benzeri bir yönetime sahip olamazlar. Kendilerine refah bahşedecek bir tiran onların sahip olabilecekleri en iyi idarecidir. Biz Yunanlılar ise özgürlüğümüze refahımızdan daha fazla düşkünüzdür. Bundan dolayı herhangi bir zenginlik vaat edici tiranlık bizim tarafımızdan reddedilir. Bizi özgür ve üstün kılan bu karakterimizdir." Persler, Yunanları kültürsüz, görgüsüz ve gelişmemiş bir millet olarak hor görürken söylemişti bu sözleri Koslu Hippokrates. Hani şu doktorların adı üzerine yemin ettikleri filozof ve tabip Hippokrat var ya, işte o. Hippokrat'ın bu sözleri 19. Asır kolonyalizmi tarafından keşfedilmiş, ancak asıl meyvelerini 20. Asır'da vermiştir. Demokrasinin ve kişilik haklarının doğulu toplumlara hak edilmedik bir lüksü olduğu şeklinde bir yargı ortaya konmuştur. Şarkın ve Alem-i İslam'ın dört bir yanında Batı eliyle kukla rejimler, vesayet tiranlıkları kurulması bir sürpriz değildir özetle. Elbette Hippokrat devrinde doğuluların kendileriyle ilgili böyle bir algıları yoktu. Kendilerini yöneticilerinin malı ve kölesi görmek şöyle dursun, gündelik hayatlarını tanzim eden kurallar silsilesi Yunanınkilerden daha azdı. Kaderin garip bir cilvesidir ve bir paradokstur ki, antikitede kadın olmak da Doğu'da nispeten daha kolay bir şeydi. En azından şu ya da bu şekilde daha değerli bir kimseydi Doğu'nun kadını. Bir kadim zaman Yunan filozofunun yol göstericiliği Batı zihninde köleliğe mütemayil bir Doğulu imgesi meydana getirmiştir. Gerçi bütün sorumluluğu Hippokrates'e bırakmayalım. Henüz Hippokrat'ın bu beyanlarından haberdar olmayan Jean-Baptiste Chardin on ciltlik seyahatnamesinde şarklıları benzer bir surette tasvir eder. Dolayısıyla, özellikle Fransızlar mevzubahis olunca bir kolektif bilinçaltından bahsetmemiz oldukça mümkündür ki; Norbert Elias bu bilinçaltının tasvirini gayet ustaca yapar. Medeniler ve medeni olmayanlar suretinde ikiye ayrılan dünyanın medeniler safında Fransızlar piramidin en üstünü teşkil edermiş. Böyle bir algısı var Fransız'ın. "Pastanın çileği, minarenin alemi, tespihin imamesi biziz; bizim dûnumuzda olan dünyanın geri kalanı ise bize benzediği nispette medeniyete yakınlaşır. Şarklılar ise bizimle aynı özden olmadıkları için her halükarda medeniyetsizdir, medeniyete yakınlaşma şansları yoktur." Akif merhumun tek dişi kalmış canavar dediği medeniyetin,