Kavganın Hüviyeti III

B. Fransa dünyanın dördüncü en büyük askeri gücü, altıncı silah ihracatçısı, gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) açısından dokuzuncu en büyük güç, yabancı yatırım açısından üçüncü, yaptığı yatırım açısından dördüncü büyük ülke... Tüm dünyanın altıncı en büyük ihracat gücü... Sizin anlayacağınız Fransa, emperyalist ilişkiler ve sermaye birikimi açısından çok özel bir ülke. Bonapartizm'in çelik yasaları Fransız halkını ekonomik olarak hizaya çekerken, Fransa, sahip olmadığı şeyleri elde etmenin yolunu sömürüde buldu. Avrupa açısından hayret edilecek bir durum değil bu. Yalnızca Fransa'nın yüzünü kızartacak bir zulüm de değil. Rekabet ettiği İngiltere, Amerika da Afrika'da Asya'da var oldukça ve denizlerin hakimiyetini ele geçirdikçe; dünyanın bu iki kenesi sömürü, hırsızlık ve zulümde de rekabet eder oldu. Çok sömürenin kazanacağı bir maçtı bu. Öyle bir mücadele düşünün ki İspanya tahtına kimin geçeceğine karar veremedikleri için Almanlarla savaşan, Avusturya prensi Maximilian'ı Meksika imparatoru ilan eden, Arap çöllerinde kana bulayan ve Afrika'yı baştanbaşa sömüren muhteris bir adam, III. Napoleon bir tarafta; Amerika'yı kaybetmesinin ardından gözünü Asya'ya ve Afrika'ya diken dünyanın en büyük deniz gücü İngiltere diğer tarafta... Bu kavganın insan gücü elbette iki ülkenin insan gücüyle sınırlı olamazdı. Kim sorsa 27 Nisan 1848'de köleliği yasak etmişti Fransa. Duy da inanma. Köle olmadan İngiltere Fransa ile Fransa İngiltere ile rekabet edemezdi. Almanlar bu iki güce karşı nispeten -fakat nispeten, külliyen değil- daha masumdur. Rekabet farklı süreçlerde, farklı suretlerde yaşanageldi hep. Tarih öncesi zamanlardan beridir kölenin canı sahibinin keyfine bağlıdır. Sahibi köleyi öldürmek isterse öldürür. Kimse de dönüp "O da insan, onun da canı var sen ne yapıyorsun be adam Aşağılık katil!" falan demez. Adı üstünde köle. Çalı süpürgesinden daha fazla insan değil, zira en az o süpürge kadar mal onun için. Bu kölelerin insanlığına ihtiyaç duydukları anda onursuz rüşvetler vermekten geri