Eruv Sözleşmesi'ni sokağın sakinleri bitirecek

B.

Altı gün çalışıp yedinci gün dinlendiğine inandıkları Tanrı'nın, istirahat günü olan Şabat'ta istirahat eden Yahudiler, kendilerine mahsus zahmetli bir kurallar silsilesi altında yaşar. Çalışmak, herhangi bir işle uğraşmak, elektronik cihazlar kullanmak hatta ışığı açıp kapamak dahi bir Yahudi için memnudur. Şabat'ta evden kamusal alana herhangi bir eşya çıkartamaz. Bu zorluğu aşmak için Yahudiler ERUV adı verilen bir hile-i şeriyyeye başvurur. Sokağın yahut yerleşim yerinin bir kısmı bir sözleşmeyle göstermelik kiralanır yahut vehmi bir hat ile kendininmiş gibi yapılır. Bir Musevi ahbabım, Adalar Belediye Başkanı'ndan oturduğu sokağı göstermelik şekilde kiralamak isteyen bir yakınından bahsetmişti. Elbette mevzuat müsait değil fakat bizim Musevi ısrarcı olmuş, sembolik bir ücret karşılığında en azından kağıt üstünde sokağın kendisine kiralandığını gösteren bir belge verilmesi konusunda. Eruv sonrası çizilen vehmi hat, kamusal alanın bir kısmını da sizin evinize dahil ediyor, dilediğiniz gibi davranabiliyorsunuz Şabat günü. Büyük konfor.

İsrail'in, Eruv yapan bir Musevi gibi, kendisine direkt ve endirekt ait topraklar olarak vehmettiği bir dünyada yaşıyoruz. Belediye başkanıymış gibi yapan Amerika, bu sözleşmeyi sürekli uzatıyor. Ve Eruv, İsrail'e dilediği gibi davranmak hakkını tanıyor. Eruv yapılmış sokağın sakinleri İsrail'den ne zaman rahatsız olsa "antisemitik" yaftası yememek için mahcup bir eda ile başını başka tarafa çeviriyor. Ve arsız Eruvcu, sokağın öz sakinlerine dehşet salıyor. Kağıt üstünde sokağı kiralamış gibi yapıp, konu komşunun evini taciz ediyor; düne kadar çadırda yaşadığını unutup, sokaktaki evlerin hepsi üzerinde hak iddia ediyor.

Belediye başkanından da, asalak yardımcılarından da bizar mahalleli. Gel gör ki seçim yapılmıyor. Bir seçim yapılsa ne olacağını herkes biliyor. Belediye başkanı, Mahmut Abbas gibi, gasıpların meşruiyetiyle o koltukta oturuyor. Bir zamanların şanlı şevketli devletlerinin başkanları Eruvcunun şebeği, papağanı olmuş. Sözde Prusya'nın varisi, Alman şansölyesi Olaf Scholz, hastane saldırısından iki saat sonra hiç utanmadan tivit atıyor "Acımasız terör. Savunmasız sivillerin infazı. Öldürülen bebekler, kaçırılan çocuklar. Aşağılanmış Holokost kurtulanları. Kanımızı donduruyor. İsrail'in buna karşı kendini savunma hakkı vardır. Bir devletin vatandaşlarını koruma görevi vardır" diyerek saçmalıyor. Hakikate takla attırıyor. Eruvcunun devlet olduğunu, buna hakkı olduğunu söylüyor, zira gebe. Oysa sokaktaki herkesin malumu ki İsrail bir devlet değil, IDF terör örgütünün siyasi kanadı. Nasıl Sinn Fein IRA'nın, Batasuna ETA'nın, HDP PKK'nın siyasi kanadıysa, İsrail aynı şekilde IDF terörünün siyasi uzantısı. Devlet gibi davranmayan bir yapı, satın alınmışlar devlet dedi diye devlet olmaz.