Bir rektör bir şehre nasıl hizmet eder

B.Bozovalı Basri, ergenliğe girmesiyle babası Yusuf amcanın sabrını sınar olmuş. Zaten elde yok avuçta yok; bir de Basri'nin sigara merakı bela olmuş başlarına. Sizinki kilerden arpa, buğday, üzüm vs. artık ne bulduysa araklayıp, 5 km mesafedeki bakkal Hacı Beko'ya okutuyor, mukabilinde sigara alıyormuş. Yusuf amca günlerden bir gün haylaz oğlunun eline vermiş parayı ve "git Hacı Beko'ya, beş kg şeker al" diye tembih etmiş. Basri durur mu Rüzgardan hızlı gitmiş bakkala ve şıpın işi dönüvermiş. Elinde bir bez torba, içinde iki kilo şeker ya var ya yok. "Oğlum kaç kilo bu" demiş oğlunun huyundan haberdar baba. "Beş" demiş sizin genç tiryaki. "Oğlum bu beş kilo olur mu". Sizinki bakkalın uzaklığına güvenerek "Vallahi beş baba. İnanmazsan Hacı Beko'ya sor" demiş. "Sorayım" demiş merhum Yusuf amca ve arkasına sakladığı teraziyi çıkarmış "İşte Hacı Beko!" demiş. Basri alı al moru mor arkasına bakmadan kaçmış evden. Merhum Yusuf amcamıza rahmetler olsun... Siverekli genç bir akademisyen olarak Mardin'e doktora çalışması için gelmiş İbrahim Özcoşar. O vakitler, Mardin hakkındaki genel kanı, şehrin bir Süryani-Ermeni şehri olduğu ve binlerce yıllık tarihinin ardından müslümanların ve Arapların bölgeye yerleştiği şeklindeymiş. Özcoşar, Mardin'in tarihi ve Artuklular hakkında çalıştıkça bir hakikat gün yüzüne çıkmış. Evvela Mardin'in hiç de zannedildiği gibi binlerce yıldır var olan bir şehir değil, aksine Artuklular tarafından kurulan bin yıllık bir şehir olduğu hakikatini belgelemiş Özcoşar. Süryaniler ve Süryanilerin tarihi hakkında çalışmış. Bu çalışmalarını yürütürken, şehrin Metropolit mezarlarını da barındıran ünlü Kırklar Kilisesinde günler ve geceler geçirmiş. Kırklar Kilisesi'nin güngörmüş, nazik rahibi Gabriel efendi kendisine çalışmalarında refakat etmiş, yol göstermiş. Aradan yıllar geçmiş, Mardin'e bir üniversite kurulmaya niyet edilmiş. Üniversiteye isim konulacak ve binlerce yıllık geleneği olan Mezopotamya da bizler işgalciymişiz gibi davrananlar, üniversiteye Mezopotamya Üniversitesi adını vermeye niyet etmişler. Evet öyle bir algı var ve bu algıyı yayanlar kendilerince onurlu bir iş yaparak tarihte taş üstüne taş koymamış, aksine kadim medeniyetlerin üzerine çöreklenmiş ve onların şaheserlerini kısmen tahrip ettikten sonra temellük etmiş Vandallar sürüsü olduğumuza bizleri ikna etmeye çalışıyorlar. Evet, antik dünyanın ve klasik yapıların büyük oranda yeni bir kültür ve medeniyet tarafından tahrip edildiği doğrudur; fakat bu tahribat henüz Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselam dünyayı teşrif etmeden iki yüz sene evvel Hıristiyanlar eliyle yapılmıştır. Geçtiğimiz aylarda YKY İngiliz gazeteci Catherine Nixey'in bu konuda yazdığı bir kitabın türkçesini yayınladı.