Süleyman Seyfi Öğün

Yeni Şafak

NATO kefari NATO mermari..

NATO hayli uzun zamandır veçhesini değiştirmekle meşgûl. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş patladıktan sonra, o güne kadarki hazırlıkların hikmetini daha da belirgin olarak görebilir hâle geldik. Yeni NATO hattı Baltık'dan başlıyor ve kaydedelim ki Türkiye'yi göstere göstere dışlayarak Doğu Avrupa'yı kat ederek Yunanistan'a ulaşıyor. Dedeağaç merk

Yabancılar

Türkiye son on senelerde en büyük göç merkezlerinden birisi hâline geldi. Aslında göç meselesine alışkın bir milletiz. Osmanlı devletinin çözülme süreçlerinde, başta Balkanlar olmak üzere kaybedilen topraklardan kaçan, uzaklaşmak zorunda kalan milyonlarca Müslüman, elde kalan topraklara, Anadolu ve Trakya'ya göç etti. Çarlık Rusya'sının zulmünden k

Dünyâ ile bir hâlleşme

Dünyâ savaşı kavramından mümkün mertebe uzak durmaya gayret etmişimdir. Hoş; dil alışkanlığı üzerinden kullanmışlığım elbette olmuştur; inkâr edecek değilim; lâkin bu ifâdeyi benimsediğim söylenemez. Daha çok , I.Genel Savaş veyâ II.Genel Savaş demeyi daha karşılayıcı bulduğumu vurgulamalıyım. Belki de "yaygın savaş" demek daha doğrudur. Her neyse;

Savaşa giden yollar

Daha evvelki yazılarımda dünyâ düzeni kavramı üzerinde durmuş; bunun devlet-ulus-sermâye üçlüsünün dengeye gelmesi meselesi olduğunu vurgulamıştım. II.Genel Savaş sonrasında böyle bir denge tutturuldu. Devlet-ulus-sermâye gibi, herbiri özerk olarak kendi aklına ve asimptotuna sâhip , iç çelişkilerinin yanında kendi aralarında da çelişen bu yapılar

Sûriye, Irak ve Ukrayna savaşı

2000'lerin başlarından îtibâren Putin'in riyâsetinde Rusya'nın, kürese ekonomiye eklemlenerek yeniden ayağa kalktığını, kurumlarını toparladığını, yeniden bir askerî ve enerji devi olarak târih sahnesine çıktığını biliyoruz. Kısa bir zamân içinde Rusya'nın, bâzen dayatmalarla, bâzen doğrudan kuvvet kullanarak eski Sovyetler Birliği'ne mensup devlet

Târihsel seyirler

Târihin tekerrür edip etmediği sık sık tartışılır. Bu hususta benim düşüncem, Amerikalı yazar Mark Twain'dan mülhemdir. Twain, târihin tekerrür etmediğini, lâkin kâfiyelendiğini ifâde ediyordu. Kısa hayatlarımızda olup bitenleri târihsel karşılıkları üzerinden değil, günlük seviyeden algılarız. İstikrâr dediğimiz, günlük olarak yaşadığımız, öngörül

Târihsel vodviller üzerine

20. asrın başlarında, Wilson ve ona paralel olarak Lenin'in geliştirdiği ulusların kendi kaderlerini tâyin hakkı ilkesi hâlen heyecan uyandırmaya devâm ediyor. En son olarak Ukrayna için bu ilke hatırlandı. Ukrayna anayasasında yer alan NATO ve AB'ye tam üye olmak hedefi, Ukrayna ulusunun egemenlik hakkının engellenemez bir tasarrufu olarak değerle

Büyülü bir kavram üzerine

Meşhûr dilbilimci ve filozofu Wittgeinstein dilin "evimiz" olduğuna işâret ediyor, bir dil dünyâda yaşadığımızı iddia ediyordu. Doğrusu, bu düşünce bana da çok tutarlı ve ikna edici gelmiştir. Mesele, bu evin statik ve dinamik hesapları arasındaki uyumsuzluk olsa icâp eder. Bu uyumsuzluğun bir çağrışımı da târih olsa gerekir.Ben bir dil bilimci değ

Fransa seçimleri

Fransa'da yapılan Başkanlık seçiminde belirleyici olacak ikinci tura ,sâdece Macron ve Le Pen kaldı. İlk turda verilen oyların dağılımına bakacak olursak, Le Pen'e kayacak garanti desteğin, oyların 7.1'ini alan , Le Pen'den daha aşırı sağ eğilimleri temsil eden Eric Zemmour'un tabanından geleceğini öngörmek hatâlı olmasa gerekir. Diğer taraftan Mac

Savaşın katmanları

Bir üretim gücü olarak Batının, giderek sertleşen bir düşüşe geçtiği, târihsel birikim ve avantajlarını Asya'ya kaptırdığı ve bu sürecin bir türlü önünü alamadığı bir evrede ABD ve İngiltere'nin tekmil dünyâyı neden savaş iklimine soktuğunu anlayabiliyoruz. Elinde, üstünlüklerini hâlâ devâm ettirebildiği bir kaç kalem kalmış görünüyor. Dolar, olanc