7-8 Ağustos

Çardaklı Boğazı'na girdiklerinde, Fırat Nehri'nin yakınından geçen şose üzerine yamaçtan düşmüş kaya parçasının yolu kapadığını görünce otomobili durdurup indiler.Bagajdaki kazmayı çıkardılar.Balıkesirli Şoför Mehmet, Cevat Abbas Gürer ve İbrahim Süreyya Yiğitsırayla kazmayı kayaya vurup parçalama çabasına giriştiler ve kayanın bir parçasını koparmayı başardılar.Şoför Mehmet, otomobili devirmeden kayanın yanından geçti ama üstü açılabilen bu eski otomobil Şoför Mehmet'in bütün maharetine rağmen Çardaklı Boğazı'ndan çıkamadı. Haziran sonu olmasına rağmenbölge karla kaplıydı. Hava kararıyordu. Yorgun otomobil gitmekte zorlanıyordu. Çaresiz dağ başında sabahı beklemeye karar verdiler.İbrahim Süreyya'nın paltosu yoktu. Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey'in birer paltoları bulunuyordu. Ki zaten Mustafa Kemal paltoyu Rauf Bey'den almıştı, kolları epey büyük geliyordu. Cevat Abbas da ise asker kaputu vardı.Hepsi bir köşeye kıvrılıp uyumaya çalışıyordu ki, gece yarısı Mustafa Kemal duyduğu ayak sesiyle irkildi. "Kim o" diye seslendi. İbrahim Süreyya "Benim Paşam" dedi.Paşa bu defa "Uyuyamadın mı" diye sordu. İbrahim Süreyya, sırtında kalın bir şey olmadığını, uyursadonarak öleceğinisöylemek yerine, "Nöbet tutuyorum Paşam" diye cevap verdi...TABANCALARI KUCAKLARINDAİstanbul'dan hareket eden Bandırma Vapuru'na tek otomobil bindirilmesine izin çıktı.Samsun'da karaya çıkan ve saatte 15 km yol alabilen bu otomobil menziline ulaşırken kah motoru bozuldu, kah tekerlekleri patladı,kah çamura battı, kah devrildi, kah benzini bitti. Ama tüm engebeli yolları aştı ve milli kongrenin yapılacağı Erzurum'a ulaştı.Otomobil Anadolu'nun içlerine doğru yol alırken Yunan işgali devam ediyordu...İstanbul Hükümeti galip devletlerle baş edemeyeceğini düşünüyor, uysal davranılırsa büyük devletlerinpadişahın hükümranlık haklarınıtanıyacağını sanıyordu.Bu sebeple... Kayıtsız şartsız bağımsızlık için ulusal direniş örgütleyen Mustafa Kemal, 7 Temmuz'da görevinden azledildi. Hiçbir resmi sıfatı, yetkisi, rütbesi, üniforması, evi, geliri, parası yoktu. Milletin bir ferdiydi artık...Yetmezmiş gibiİstanbul hükümeti Sivas, Elazığ, Erzurum valilerine telgraf çekip, hemen derdest edilip gönderilmesini istiyordu. Cadde duvarlarına aleyhinde "hain, asi" gibi afişler astırıyordu. Üzerine askerlerini gönderiyordu...Her an bir saldırıya karşı yolculuk boyunca tabancalarını kılıflarından çıkarıp kucaklarında yolculuk ettiler.Paşa yolundan emindi;hak verilmez alınır!-"Görüyorsunuz ki yürüyeceğimizyoltehlikelerle, hatta ölmek ve öldürmek ihtimalleriyle doludur. Sarp ve haşin biryoldur. Bu tehlikelere göğüs germeye kendisinde iktidar, azim, imkan, cesaret görmeyen arkadaşlarımız varsa, şimdiden aramızdan ayrılabilir."Sadece Vali Münir Bey önemli mazeretinden dolayı bir zaman için aktif görevden bağışlanmasını