Kenz

Şehrin bütün homurtusunu kendinde toplayıp sonra egzozundan havaya kara bir gaz bulutu olarak püskürten ve üstelik bunu pür telaşla yapan, içten yanmalı dıştan hummalı, teni ebyad kalbi esved, aklı bavul karnı davul otomobiliyle hızlı bir fren yapıp önümde duran gence baktım. Arabadaki telaş meğer gençten neşetmiş.

Hemen kapısını açıp arka koltuktan gıcır gıcır ütülenmiş beyaz slimfit gömleğini aldı. Sihirbaz çabukluğuyla sırtına geçirdi. Şoför koltuğuna geçip dikiz aynasından yüzünü görecek şekilde konumlandı. Yan koltuktaki çantasından önce deodorant çıkarıp vücudunun kişisel bakım gerektiren bölgelerine sıktı. Sonra yine aynı çantadan parfümünü aldı ve üç beş fıs kullandı. Ve yine aynı çantadan şarjlı tıraş makinasını çıkarıp yanaklarını temizledi. Sakala bıyığa kendince ayar verip kani oluncaya birkaç müdahalede bulundu. Sonunda derin bir nefes alıp kendi kendini onayladıktan sonra olabilecek en sakin (cool) şekilde arabadan indi. Tüm bunlar dört beş dakika içerisinde oldu. Müthiş hız, pür telaş, azami gayret... Ee genç tabi.

(Bu sahneleri ayrıntılarıyla görmüş olmamın ve bir yazıya konu edecek kadar aklımda tutmuş olmamın bir anlamı olmalı. Bakalım ne çıkacak.)

En son ne zaman namaz kılmadan önce bu denli titiz hazırlık yaptığımızı hatırlıyor muyuz Yalap şalap abdest. 'Sub, sub, sub...' rükû. 'Sub, sub, sub...' secde. Dünyalık bir görüşme, toplantı, buluşma vs. için bunca gayretkeş olan gencimiz, Allah'la buluşmaya da bu denli ihtimam gösteriyor mu Ya da Allah'la buluşmaya gidiyor mu hiç acaba

'Genç', sözlükte 'hazine, define, cevher' gibi anlamlara gelir. Arapça'daki 'kenz' ile söyleyiş ve mana akrabalığı vardır. Bu cevheri iyi işlediğinizde hazineye dönüşür, başıboş bıraktığınızda virane olur. Her ne kadar tıraşlar olsa da, güzel kokular sürünüp şık kıyafetler giyse de Allah için değilse viranedir, değersizdir.

Şu başıboş bırakma meselesine biraz daha bakalım. Mesela bir anne baba, çocuğunun etrafında pervane olsa, en iyi gıdalar, en iyi kıyafetler, en iyi okullar filan sunsa, imkanları nispetinde her şeyin en iyisini yapsa yine de genci başıboş bırakmış olabilir. Çünkü başıboşluk, işin başında halis bir niyet olmaması demektir. Yoksa başına adam dikmek değildir. En başta niyet Allah rızası olacak, o zaman başı dolu olur.

Herkes çocuğunun bilim adamı, âlim olmasını ister ama kimse atom bombası yapmasını istemez. Peki, neden bilim adamı, âlim olmasını istiyorsun diye sorduğumuzda genelde düzgün cevap alamayız ya da 'maaşı güzelmiş diyolla' gibi bir şeyle karşılaşırız. 'Neden' sorusu şöyle bir afallatır insanı. O soruya cevap vermekte zorlanırız. Halbuki tek bir cevabı olan sorudur bu: Allah rızası için. Bilim, Allah rızası için olursa kişiyi imana ve hayret makamına götürür. Bilim, yalnızca bilim için olursa pozitivizme, materyalizme, hümanizme (insanın kendine tapması) hatta atom bombasına götürür. Ne gariptir ki Rönesans'tan günümüze insanlık için bilim ürettiğini söyleyenler; insanlığı katleden büyük silahlar icat etmişlerdir.