Önceliğin adresi

Öncelikle bu başlığa beni sevk eden saiki zikretmek istiyorum. Üstad Bediüzzaman'ın talebelerinden biri, bir zaman hizmetten uzak kalır ve Üstadla tevafuken karşılaşırlar. Üstad ona şu mealde sözler söyler:

"Keçeli nerelerdesin, neden gözükmüyorsun"

O da; "Üstadım, hastam oldu, cenazem oldu vs." Üstad da, "Eğer, bu işleri önce bitirmeyi beklersen, değil düzelmek, daha kötüye gider. Fakat hizmeti öne alırsan, Allah onların hepsini düzeltir, önüne koyar" der.

Ben bunu önceleri bir teşvik ve hissî nasihat sanırdım ve Üstadın âyet ve hadise dayanmayan afakî bir şey söylemeyeceğini de düşünürdüm. Sonra araştırdım ve tevafuken bunun bazı âyet ve hadislere dayandığı gerçeğini gördüm. Şöyle ki:

1. Aslında din, borç demektir ve biz Cenab-ı Allah'a tâ elest bezminde kulluk edeceğimizi söz verip borçlanmışız. Zira, "din" ile "deyn" aynı kökten olup, Mecelle'de "El-va'dü keddeyn" maddesi vardır. Yani "Söz vermek borçlanmak gibidir".

Bizde bile borcunu ödemeyene ikinci bir borç verilir mi O halde her halükârda Üstadın dediği gibi önceki borcu, yani dinî sorumluluğu öne almak gerektir. Yani tabiri caiz ise bizim dinimiz ve Cenab-ı Allah (cc) ile ilgili faaliyetlerimizde de, bir nevi sosyal hayattaki kural ve kaideler geçerlidir.

2. Kur'ân-ı Kerim'de "Siz ahiret yurdu için çalışınız, dünyadan da nasibinizi unutmayınız" (Kasas: 77) diye dini veya ahireti önceleyerek verilen emirler vardır ve "kasas" kıssalar ve kıssalardan hisseler demektir. Hatta Kur'ân-ı Kerim'in hakikî tefsiri olarak hadis-i şerifte ise mesele daha da netlik ve açıklık kazanarak, meâlen: "Kim ki, ahireti öne alıp, dünyayı arkaya bırakırsa (yani ayete uyarsa) Allah (cc) onun bütün işlerini kolaylaştırıp, derler, toplar, önüne koyar. Kim ki aksini yapıp, dünyayı öncelerse Allah onun bütün işlerini darmadağın eder, bir türlü toparlayamaz" buyuruluyor.