Mehdi ve mesih telakkileri -1

Bu mesele; sadece günümüzün değil, asırların bir birikimi olarak karşımıza çıkıyor. Bu zatları bekleyelim mi, beklemeyelim mi Yani, bekleyene göre beklemeyen, beklemeyene göre bekleyen suçlu.

Geçenlerde, içinde akademisyenler, askerî erkân ve bürokrasiden de bir kısım elitlerin olduğu bir müzakereli sohbette bulundum, biri aynen şöyle dedi: "Kimi Mehdi kimi Mesih bekleyen bir toplumda yaşıyoruz, bizim başka işimiz yok mu" kabîlinden bir söz etti. Ben orada misafir konumunda olduğum için başta sesimi çıkarmadım, kimse bir tepki vermeyince vicdanen rahatsız oldum ve dayanamayıp söz hakkı alarak şunları söyledim:

Muhterem arkadaşlar, bu mesele öyle baypas edilecek kadar basit bir mesele değildir ve asırların, hatta muharref dinlerin de problemidir. Fakat çözüm ancak Hak din olan İslâm'dadır. Ben de Mehdi ve Mesih bekleyenlerden değilim. Ama hâşâ inkârımdan değil, bilakis inancımdan ve geldiğine inandığımdan beklemiyorum. Yani, zaman âhirzaman, bizim Mehdimiz de, Mesihimiz de gelmiştir. Fakat bu gibi kıyamet alâmetleri müteşabihattan olduğu için, imtihan gereği herkes anlayamamakta ve geldiği halde bekleyebilmektedir.

"Nasıl olur da geldiği halde anlayamayız" derseniz, işte o yanlış telakkidendir. O halde doğru telakkîyi merak ederseniz, anlatabilmem için, meseleyi başlıca iki kısımda arz etmem gerekmektedir:

1. Meselenin aslı ve mahiyeti.

2. Vuku bulup bulmadığı.

(Yalnız bugünkü yazımda mekân darlığından, meselenin aslı ve mahiyeti üzerinde duracağım, nasipse ikinci maddesini vuku bulup bulmadığını haftaya arz etmek istiyorum.)

1. Meselenin asıl ve mahiyetini de iki şık olarak izah edelim:

a. Mehdi ve Mesih Meselesinin Aslı: Bizzat naslarda mevcuttur, yani ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde "Mesihiyyet" olarak çok açık ifade edilir, hatta hakkında icma-i ümmet dahi vardır. Nas olarak, 13 ayet-i kerime ve 300 civarında da hadis-i şerif vârittir. Buna rağmen maazallah inkâr etmenin küfrü mucip olduğunu da peşinen ifade etmem gerekir.