Gençliğimizin iknası

Gençliğimiz (2)Mesele fikir olsa işimiz kolaydır. Zira, hiçbir ideoloji ve inanç, gençliği ve insanlığı ilmen ikna konusunda Müslümanlar kadar avantajlı olamaz. Çünkü Bediüzzaman'ın da dikkat çektiği gibi; müsbet ilimlerin hükmettiği asırda Kur'an bütün hükümlerini akla tesbit ettirecektir, fennin hiçbir kesin isbatı yoktur ki, Kur'ân'ın kutsi gerçeklerine ters düşsün diye meydan okuduğuna göre mesele, gençliğin o hayvani his ve arzularını da aşarak akıl, mantık ve vicdanı onların üzerine çıkaracak çok derin imanî bilgiler vermek gerekir. O da, ancak Risale-i Nurlarla mümkündür. O halde topyekun bir Risale okuma seferberliği başlatmaya mecburuz. Bu günlerde müşahedelerime göre artık insanımız kendini çocuğuna rehberlik etmekten aciz görüyor. Bu durum beni ziyadesiyle üzüyor. Halbuki Kur'ân-ı Kerim bu işin de metodolojisini veriyor. Mesela: Cenab-ı Hak tabaka-i avamı muhatap alıyor. Bir de bizim temel bir kaidemiz var, "İnsanların akıllarının miktarınca hitap etmek" diye. Yine Fahr-i Cihan Efendimiz de, "yürüyüşünüzü en zayıfınıza göre ayarlayın" buyuruyor. Biz bunların hangisine riayet edip çocuk veya gençlerimize uygulamaya çalıştık Vakit ayırıp, onların derdiyle hemhal olduk Üstadın ifadesiyle çocuklarımızı terbiye-i İslamiye ile eğitip gençlerimizi ise ilmen tahkiki imanla tahkim edip, icabında azapla da tehdit etmemiz icap eder. Zira, Bediüzzaman laubalileri ruhsat ile okşamayıp, bilakis azimetle ikaz etmemizi tavsiye eder. O halde çocuğunu rahatsız etmemek için sabah namazına kaldırmayan ebeveynlerin kulakları çınlasın. Artık gençlerin de bakış açılarını değiştirmemiz lazım. Mesela: Bediüzzaman da, bilmana gençlik katiyyen elinden çıkacak nasıl yaz güze ve kışa tebdil olduğu gibi senin gençliğin de elinen çıkacak der. Yani, Yahya Kemal Beyatlı'nın dediği gibi: "Bir merhaleden güneşle derya görünür, Bir merhaleden her iki dünya görünür, Son merhale öyle bir fasl-ı hazandır ki sürer, Geçmiş gelecek cümlesi rü'yâ görünür." Yani, "Ba'de harabil Basra" durumuna düşmemeli. Körler sağırlar birbirini ağırlar kabilinden, gelin bu çocukları gafil ve cahillere teslim etmeyelim. Yani bugünün gençliğini tevhit zaviyeli fen dersleriyle de eğitmeye mecburuz. Üstadın Kastamonu'daki gençlere siz öğretmenleri değil, fenleri dinleyin dediği gibi... İşte bu en önemli sıkıntının da önüne kuvvetli bir iman-ı yakinî ile çıkılabileceğini, bütün tahşidatı bu hususa tahsis etmemizin gerektiğini