Nebati, Schumpeter, Kürt meselesi

"Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım" diye devam eden Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati'nin meşhur konuşması Açıkçası konuşmanın bu bölümü üzerine birçok yorum yapıldı. Nebati'nin konuşmasında asıl şu cümleye dikkat çekmek isterim:"Toplumları ileriye götüren itici güç 'Schumpeter'in de yaratıcı yıkım' şeklinde ifade ettiği üzerine aslında böylesine bir döngüdür."Nebati'nin konuşmasında Schumpeter'in yaratıcı yıkım kavramından bahsetmesinin önemli olduğu düşüncesindeyim. Böylelikle 'yenilik, girişimci' gibi günümüzün önemli kavramlarını hatırlatmak isterim. Zira hayat pahalılığı, yoksulluk ya da ayrımcılık, görmezden gelmeyi konuşmaktan bu kavramlara bir türlü sıra gelmiyor.Schumpeter, kısaca, yenilikler ortaya çıktıkça eskinin yıkılacağı ve yerini yenisinin alacağını belirtmektedir. Dolayısıyla yaratıcı yıkım sürecinin temelinde, yenilik yatmaktadır. Bu noktada, yeni fikirlerin ticari bir değere dönüşmesine 'yenilik' diyoruz. Girişimci sürekli yenilikleri piyasa sürecine getirerek, rakiplere karşı rekabet avantajı sağlayabilmektedir. Schumpeter'e göre yaratıcı yıkımda ekonomik gelişme dört temel olaylar serisinden oluşmaktadır. Bunlar; başlangıç dengesi, inovasyon ve ekonomik gelişme, yenilenmiş denge ve evrimdir. Özetle, yaratıcı yıkımda, bir yenilik ikame etkisi nedeniyle birçok pazarın daralmasına neden olmakta ve bu arada yeni piyasalar gelişip farklı firmaları bünyesine çekmekte, bir anlamda bir sektör yok olurken diğeri doğup gelişebilmektedir.Schumpeter daha genel bir yaklaşımla değişimin dinamiğinin girişimci olduğunu özellikle vurgulamıştır. Kısaca girişimcilerin ekonomiye sağladığı yararlar temel olarak şu şekilde belirtilebilir:İş olanakları yaratmak, yeni ürün ve hizmetler sunmak, rekabeti arttırma yoluyla çeşitliliği ve kaliteyi arttırmak. (Daha detaylı bilgi için Girişimcilik ve sermaye tedarik yöntemleri kitabını inceleyebilirsiniz.) "Dünya Bankası verilerine göre yüksek teknolojili ürün ihracatının toplam imalat sanayi içindeki oranı üst orta gelirli ülkelerde, yüksek gelirli ülkelerde ve dünyada 24 civarında iken Türkiye'de sadece 3'tür" (Kaynak: Yeni bir anlayışla geleceği inşa, Tüsiad 2021)Şimdi yukarıda belirtilen cümlede görüldüğü üzere; rekabetin gittikçe kızıştığı teknoloji alanında alınması gereken çok fazla mesafe olduğu aşikârdır. Buradan hareketle;Yaratıcı yıkım gibi bazı önemli kavramları hatırlatmak elbette önemlidir. Ama asıl bu kavramların içinin ne kadar doldurulduğuna bakmak gerekiyor.Türkiye'nin en büyük 17'nci ekonomiden 21'nci sıraya gerilemesi,Kişi başına milli gelirimizin 9 bin dolara gerilemesi,Ve işsizlikten enflasyona, ihracata kadar çoğu hedefte geride kalınmasının sebeplerinin iyi araştırılması önemlidir.Bu bağlamda, sanayileşme sürecini tamamlayamadan bilgi toplumu olma yolunda çabaladığımız bugünlerde kamu ve özel sektör tarafından belirlenmiş öncelikli alanlarda teknoloji geliştirme çalışmalarına hız verilmesinin ne denli önemli olduğu görülmektedir. Öte yandan, savunma sanayisinde teknoloji geliştirme çalışmalarının ciddi bir ilerleme içinde olduğunu belirtmeden olmaz sanırım.Hazır teknolojiyle ilgili kalem oynatmışken, önceki yazımda belirttiğim 'ülkelerin teknoloji hâkimiyeti' konusunu tekrar hatırlatmak isterim:Ülkelerin teknoloji hâkimiyetini gruplandıracak olursak; birinci grupta "teknoloji liderleri" yer alıyor. Bu ülkelerin hem sanayisi hem de üniversiteleri çok güçlü olarak belirtilebilir. Ve en önemlisi de üniversite ve sanayi arasında ciddi bir işbirliğinin olduğu da söylenebilir. Bu gruptaki ülkeler teknolojiyi ilk elden geliştirip pazara ilk olarak sunuyorlar. Bu işin yaratıcı tarafında fikirler uçuyor tabii İşte bu yüzden düşüncelerin özgürce ifade edilmesi çok önemli Trilyon dolarlarla