"Istakozlar, Maldivler, rantlar, maden ruhsatları, şımarmalar"

Karanlık saçıldı dağa taşa topla toplayabilirsen Ah, nasıl edem Cehalet diz boyu, gönüller uykuda, bulutlar hep kara

Gündüz başka gece başka, kökünden kopmuş ar duygusu nefisler çamur içinde

Ey can söyle, bunca haksızlık yakmayacak mı güneşi

Ey can söyle, bunca dert karartmayacak mı gökyüzünü

Ey can söyle, kör olası fukaralık hep mi garipleri bulacak

Gecenin ayazında bir yırtık yüreği var sıcak tutmaz Canı elinde oradan oraya vurur, susmaz, durmaz, bağırır çağırır

Gözünü kapatsa diller dönmez, gitse gidemez, kalsa usul usul kararacak

Hele gelsin ne duruyor şu kara bulutlar Döksün karasını, akıtsın zehrini, bulsun kendini, nefes olsun, bıraksın hüznü dumanlı dağlar da gelsin, neşeye ortak olsun

"Sahi bu neyin sevinci, neyin kutlaması, neyin şımarması"

Bir toz bulutu ki sormayın gitsin.

Bir yanda ıstakozlar, Maldivler, rantlar, maden ruhsatları, şımarmalar, yozlaşmalar, çürümeler, liyakatsizlikler, şunlar, bunlar

Bir yanda da güzelim yürekler, güzelim gençlerimiz, can çiftçilerimiz, emeklilerimiz, cefakâr işçilerimiz, defneler, kayısı ağaçları, güzelim Adıyaman, Maraş, Antep

Sanki yakın zamanda bunca acı yaşanmamış, canlar bir gecede elleri yarık içinde, yalın ayak kalmamış.

Sanki aynı anda Nemrut ile Amanos Dağları kalbinden vurulmamış.

Sanki Dicle ile Fırat, Asi Nehri'ne sarılıp ağlamamış.

Sanki Gazze bir başına kalmamış.

Sanki Can İliç karalar bağlamamış.

Sanki hayat pahalılığı derdi bitmiş, işsizlik zaten yokmuş, gençler neşe içinde imiş.

Sanki fabrikalar harıl harıl çalışıyormuş.

Sanki her yanı katma değerli üretim sarmış.