Allah'ın Arzı Bu Kadar Genişken

Bundan dört beş sene önce özel aracımızla İstanbul'dan Ankara'ya gitmiş, Ankara'dan İstanbul'a geri dönerken de sırasıyla Eskişehir, Bilecik ve Bursa'yı ziyaret etmiştik. Daha önce de çok defa kara yolu yolculuğu yapmama rağmen o günkü yolculuğumuz bende bir uyanışa neden olmuştu. Gidiyor gidiyor ve gidiyorduk. Fakat mevsimlerden kış olmasına rağmen yeşilin her türlü rengi bizi selamlamaya devam ediyordu. Gözümüzün görebildiği en son noktaya bakıyor, o noktanın ardından yükselen yapıları görürüz derken araç ilerliyor ve yemyeşil ovaları görmeye devam ediyorduk. Ufka tekrar bakıyor tekrar aynı beklentiye giriyordum ama sonuç değişmiyordu. Bu gördüğüm manzara karşısında şu soruyu sormuştum; "madem bu kadar uçsuz bucaksız arazilerimiz var, neden beton yığınları arasında yaşamak eziyetinde bulunuyoruz kendimize" Büyükşehirde doğmuş, büyümüş biri olarak farkına varamadığım bir gerçekti bu. pushfn('ads'); Bu yolculuğumdan sonra her şehirlerarası yolculuğumda, ucu bucağı gözükmeyen o yemyeşil arazilerin masmavi gökyüzü ile kucaklaşmasını izlerken neden diyorum kendi kendime, Allah'ın arzı bu kadar genişken neden büyükşehirlerde üst üste tıkış tıkış yaşıyoruz Neden beton yığını olan kentlere hapsediyoruz hayatımızı Neden Yorulduğumuzda ayağımızı basacağımız bir karış toprak, sıkıldığımızda kafamızı kaldırıp nefes alacağımız bir gökyüzü bırakmadılar. Fakat biz neden hala bu beton yığınları arasında yaşamaya mahkumuz aklım almıyor. Özellikle İstanbul'da yaşayanlarla konuştuğumuzda bir vesile ile şehirden uzaklaştığımızda ağrılarımızın azaldığını, zihnimizin berraklaştığını, daha rahat nefes alıp vermeye başladığımızı vb. şeyleri anlatıyoruz birbirimize. Bir de İstanbul'a sonradan okul veya iş sebebi ile taşınanlar var. Onlarla sohbet ettiğimizde birdenbire başlayan sağlık problemlerinden ve aşırı yorgunluktan mustarip olduklarını görüyoruz. Bir yandan bedenimizi bir yandan ruhumuzu hasta ederken neden bu çileye katlanıyoruz anlaşılır gibi değil. pushfn('ads'); Geçtiğimiz hafta bayram vesilesi ile yaptığımız seyahatte yine aynı şeyleri düşünmüş ve aynı soruları sormuştum kendime. Nasip bu ya nicedir okumak istediğim, okumak için elimin altında tuttuğum fakat bir türlü başlayamadığım Mimar Semih Akşeker'in "Mutlu Ev" kitabını okumak bu soruları tekrar sorduğum bu yolculukta mümkün oldu. Semih bey kitabında, modern şehir hayatı ve mutluluğun bir arada olamayacağını, kent hayatının insanın üzerindeki olumsuz etkilerini ve psikolojik, sosyolojik boyutlarını bir mimarın gözüyle anlatmış. Kitaptan pek çok not çıkardım kendime. Size bir çırpıda şunları sayabilirim: -Yüksek binalar sadece günümüz insanının değil, bizden önce yaşayan insanlarında imtihanı. Bakınız yüksek kuleler diken Nemrut, Firavun, Ad kavmi Yüksek kuleler yapmalarının nedeninin güç ve hırsları olduğunu ve bu nedenle helak edildiklerini bildiğimiz ve onları kınayarak anlattığımız halde bizim de bugün yüksek binalar inşa etme hastalığımıza ne demeli - Bu yazının konusu olan "Allah'ın arzı bu kadar genişse biz neden büyükşehirlerde üst üste tıkış tıkış yaşıyoruz" sorumu sosyal medya hesabımda da paylaşmıştım. Bir okurum şöyle yazmış "birbirimize yakınlaştıkça daha da uzaklaşıyoruz birbirimizden." Bu, çoğumuzun bildiği ama nedenini kavrayamadığı bir gerçek. Bakmakla görmek arasındaki fark gibi. Kitabın sayfalarında bunun cevabını da buldum. Birbirimize yaklaştıkça mahremiyet alanımızı işgal ediyor, mahremiyet alanımız daraldıkça huzur ve sükûnetimizi kaybediyoruz. "Üstyanalt daireler arasında sıkışan insanlar ne yazık ki sükûnet içerisinde dinlenmek, kendini geliştirmek, misafir ağırlamak, sohbet gruplarını davet etmek gibi en tabii aktivitelerini bile rahatça yapamamaktadırlar" diyor Semih Bey ve şöyle bitiriyor bu bahsi; "İnsanlar ancak müstakil mekanlarda vatanlarda hürriyetlerine kavuşurlar ve böyle ortamlarda kendilerini geliştirebilirler." -Gayri Müslimlere benzememek için bir çaba içerisindeyiz, en azından son yıllara kadar büyük çoğunluğumuz öyleydik. Tüm bu çabalarımıza rağmen onlar gibi meskenlerde oturmaktan, onlar gibi yapılar inşa etmekten kaçınmamamıza hayret ediyor Semih Bey. Bu satırları okuyana kadar sizde bu durumun benim gibi farkında değildiniz değil mi Yazar ilerleyen satırlarda