Selahaddin E. Çakırgil

Star

Kendi içinde birliği sağlayamayanlar düşmanla nasıl savaşır

Çeşitli grup, cemaat, tarikat veya mezhepler halinde bir topluluk düşünelim..Normal olan budur..Bir de, bir toplumu teşkil eden insanların dünyaya bakış ve kavrayışlarının, zevklerinin, karakter farklılıklarının ortadan kaldırılıp, bütün insanların tek tip bir eğilim içinde olmalarını, aynı tüfeğin namlusundan atılacak tek tip mermi gibi olmasının

İslâm'ın savaş ahlâkının gösterilmesi, elbette sadece biz Müslümanların vazifesidir

(Pazar günleri, okuyucuların görüş ve eleştirilerine ayırdığımız bu sütundaki bir diğer 'Hasbihal'e daha, muhterem okuyucuları selamlayarak başlıyoruz.)Kayseri'den Mustafa Şengüler diyor ki: 'Filistin, Gazze, Batı Şeria..' derken; haber programlarında ekranlarda gördüklerimizden kaynaklanan acılarımız yüzünden, 1 yıldır zihinlerimiz, duygularımız,

Ateş çukurunun kenarından

30 Eylûl Pazartesi günkü yazımda, Karadeniz kıyılarından, ve özellikle Samsun'dan esintiler yansıtmaya çalışmış ve yazının ikinci bölümünü de 4 Ekim Cuma gününe bıraktığımı belirtmiştim. Çünkü, dünyada çok büyük gelişmeler oluyordu. Aslında bugüne bıraktığım yazıda da özellikle Samsun, Bafra ve Vezirköprü'de, o yörelerdeki Müslümanlar arasında kana

Amerika ve Orta Doğu şubesi İsrail, çağdaş bir 'Moğol' ve 'HaçlıSiyonizm İstilâsı' peşinde..

Ekranlarda, bütün olup bitenlerin ap-aşikâr ortaya koymasına rağmen, anlı-anlı yorumcular, bölgemizdeki mevcut buhranı devamlı ve sadece İsrail'le ilgili imiş gibi anlatıyorlar.. Halbuki burası, hepsi de özü itibariyle 'vahy-i ilâhî'ye dayanan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam dinlerinin ilk muhataplarının yaşadığı coğrafyalar olup, hele de kutsallı

Karadeniz kıyılarından acı-tatlı esintiler...

Bir haftayı aşkın bir süredir, Samsun'daydım. 30 yıldır Londra'da mûkim ve oradaki İslamî faaliyetlerin içinde bulunan 'gönül eri' Yüksel dostumuzun plânlamasına çerçevesinde, onun yakınlarından Yunus isimli bir kardeşin şoförlüğünde (direksiyonu sağda olan) İngiliz sistemli ve plakalı bir arabayla İstanbul'dan yola çıktık.. Almanya'da imrenip de,

Özgürlük savaşçıları bir öldürülseler de, binler halinde dirilirler

Okuyucularla Hasbihal:Pazar günleri, okuyucuların görüş ve eleştirilerine tahsis ettiğimiz bu sütunda bir diğer 'Hasbihal'e daha, okuyucuların sağlık ve âfiyet içinde olmaları dileği ve selâmlarımızla başlayalım:Lübnan Hizbullah Teşkilatı'nın 33 yıllık lideri Hasan Nasrullah'ın, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta olduğunun istihbar edilmesi üzerine, 27 E

Emperial dünya, kendi iç düşmanlıklarını unutup üzerimize topyekûn saldırırken..

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmalarına katılmak üzere New York'ta bulunan Başkan Erdoğan'ın oradaki temasları dünya diplomasi çevrelerinde büyük ekseriyetiyle saygınlık ve ilgi ile karşılansa da, emperial güç odaklarınca hoşnutsuzluk ve korkuyla da karşılandı.. Tayyib Bey, BM. Genel Kurul çalışmalarına arka arkaya 14 kez katılan nâdir lider

'Darbeci'liğe' özenenler bağışlansın da onlar da yeni 'sahte kahramanlık'lara mı yönelsinler

Harp Okulu'nu bitirip TSK'ya 'teğmen' olarak katılanlar için tertiplenen resmî mezuniyet töreninden sonra, gayri resmîolarak tertiplenen bir 'kılıç çekme gösterisi' üzerine , bu sütunda , askerliği, bir 'vatan savunması vazifesi' değil, hayatlarını kazanmak için bir 'meslek' olarak seçmiş olanlara hitaben, 4 Eylûl 2024 tarihli yazımızda, 'Asker dem

'34 harfli yeni bir 'Türk alfabesi' denildiğine göre.. Alfabe savaşlarına bir bakalım..

Türk Devletleri Birliği, Türkçeyi seslendirmek ve de her bir lehçe ve şivenin seslerini de yansıtabilmek için, ortak bir alfabe üzerine birleşmişler.. Ama, Latin alfabesinin şekillerini esas alarak.. 34 harfli bir ortak alfabe.. Bu tercih de, büyük çapta Türkiye'nin Latin-Batı medeniyeti dünyaya yönelişinin etkisi ve bu teslimiyetin diğer Türk ille

'Mahallemize, bu 'kuduz köpek' bizi de ısırsın..' diye daha ne kadar bekleyeceğiz

Pazar günlerini, okuyucuların görüş ve eleştirilerine ayırdığımız bu sütunda, bir yeni Hasbihal'e daha sağlık , âfiyet ve hayırlı çalışmalar temennileri ve selamlarımızla başlıyoruz:Okuyuculardan pek çoğu, 'mahallemize salınan bu kuduz köpeğin, sonunda hepimizi ısıracağı düşünülmüyor mu' diye soruyorlar; ama korkudan değil, olup bitenler karşısında