Salih Tuna

Sabah

Madem öyle ablanızın suçu neydi

Öteden beri çağdaşlık gibi, bilim gibi "tartışılması dahi kabul edilemez" kavramlar vardır. Öyle ki en ufak muhalefet şerhinde bulunsanız dahi "çağdışı" veya "yobaz" ilan edilmeniz işten değildir. Bu dokunulamaz kavramların kamuflajı altında nice "cinayetler" işlenmiştir. Her şeyden evvel de bizzat bu kavramlara karşı. "Batıcılık" çağdaşlık, "bilim

Vatan yahut boza

Temel'in yerine Kılıçdaroğlu'nu, Emine'nin yerine de CHP'yi koyun. Dursun'un yerine de istediğinizi. (Bana sorarsanız, Dursun'un yerine Engin Özkoç'u öneririm.) Buyurun şimdi sizi şöyle fıkramıza alalım: Temel hastalanır, arkadaşı Dursun'la doktora gider. Doktor kanser olduğunu, en fazla 6 ay ömrünün kaldığını söyler. Ne ki, Temel mahalleye döndüğü

Ben 10 gün önce nasıl öldüm

Top oynamamızı istemeyen, dahası her fırsatta topumuzu kesen komşu apartmanın en üst katındaki Meskune Teyze'nin üzerimize bir kova su boca ettiği gün "ölmesini" dileyince annem azarlamış, "Hiç kimsenin ölmesini isteme oğlum!" demişti, "Herkes yerini doldurur..." Henüz ilk mektebe gidiyordum. Herkesin öleceğini biliyordum elbette ama herkesi bekley

Kılıçdaroğlu'nun bilinmeyen günahı

Kılıçdaroğlu eleştirilerimin merkezinde milli güvenliğimize ilişkin konularda tavır koyamaması, 15 Temmuz direnişine FETÖ elebaşıyla ağız birliği içinde "Tiyatro" demesi, Kandil'in desteğini kazanacak kadar PKK'nın siyasi ayağıyla içli dışlı olması yer aldı. Hülasa, yapıp ettiklerini her daim ilkeler bağlamında teşrih masasına yatırmaya gayret etti

Bu nasıl patolojidir

Bol ödüllü "Green Book" (Yeşil Rehber) filminin siyahi kahramanı, piyano konserleri verdiği beyazların lokantasında bile yiyip içemez. Siyahilere yasaktır çünkü. Bir başka gerçek hayattan alınan ödüllü filmde (Hidden Figures) anlatılan ırk ayrımcılığı çok daha korkunçtur. O kadar ki, NASA'ya yardım eden 3 dâhi siyahi kadına beyazların tuvaletini ku

Bunların da dertleri bitmiyor

Sadece Kılıçdaroğlu'nun değil, Cumhuriyet Gazetesi'nin mevcut yönetiminin de değişmesini istiyorlar. Bakalım önce hangisini başaracaklar. Motivasyonları farklı tabii... Kılıçdaroğlu'nun değişmesini seçim kazanamaması nedeniyle istiyorlar, Cumhuriyet Gazetesi'ni "yolsuzluk" gerekçesiyle. "Yolsuzluk" yerine "usulsüzlük" sözcüğünü tercih ediyorlar. Me

Çarşafa dolandılar

Bugünkü yazı yolculuğumuza "NATO bizi pratikte kimden korur" sorusuyla başlayalım. Boşuna "mevzuat hazretlerine" bakmayın; pratikte dedim, kâğıt üzerinde değil. Sizi bilmem ama benim bu soruya öteden beri verdiğim cevap, "Kendisinden korusun kâfi..." ifadesinden ibarettir. Yani, fakire göre NATO'ya üye olmak NATO'nun şerrinden emin olmamıza yarıyor

Çok büyük bir bilgeyi kaybettik

Rahmetli Akif Emre, bir arkadaşının "Ölüm var, hiç şakası yok bunun!" sözünün kendisini adeta "sarstığını" fakire o gün aktarırken mezkûr sözün etkisindeydi hâlâ. O gün dediğim, üniversite yıllarıydı. Çok şaşırmıştım... Erdem Bayazıt'ın "Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm" dizesini terennüm eden biz değil m

Bloklamışlar

Ortodoks ekonomistlerimiz, maşallah, her halükârda ezberlerinden şaşmıyorlar. Malumunuz, yüksek kur ve enflasyona yegâne çare olarak matine-suare "Faizleri yükseltin" deyip durdular. Faizler yükseldi; lakin öngörüleri tutmadı. Ne yaptılar biliyor musunuz Burunlarından kıl aldırmadılar. "Ama faizler yeterli düzeyde yükseltilmedi ki..." dediler iyi m

Aşk yaparken yakalandı

Özdemir Asaf'ın "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu Birinciliği beyaza verdiler" dizesinden mülhem, "Her şey hızla kirleniyordu, birinciliği aşka verdiler" desek yeridir. Diyeceksiniz ki aşk hiç kirlenir mi Yapılan bir şeyse elbette kirlenir, olunan bir şeyse asla! Aralarındaki en temel fark: "Âşık olanlar" birbirlerine yakalanır, "aşk yapanlar