Yemek, ziyafete dönüşmüş çaylar da demlenmişti...

Lütfü Hoca: "Askerden henüz yeni gelmiştim. Evlendirilmem düşünülüyordu. Düğün için para lazımdı..." Dıştan duyulmaz, gizli bir huzur yayılıyordu etrafa... Selâmlara mütebessim karşılık verip ıslak taşlar üzerinden kaymamaya çalışarak adımlarını sıcak odaya doğru hızlandırdı Verintap, topyekûn uyanıktı. Evlerden çeşitli sesler yükseliyordu. İhtiyar bir komşu nine, torunlarına tatlı tatlı çıkışıyor, bir kapı açılışının gıcırtısı duyuluyor, takunya tıkırtıları geliyordu kulağına, köpek havlamaları gittikçe çoğalıyordu. Ocaklarda yakılan tezek ateşinin dumanları, helezonlar oluşturarak kar tanelerini aşıp göğe yükseliyordu durmadan. Yemek, tam bir ziyafete dönüşmüştü. Yenilip çaylarla birlikte sohbet de demlenmişti iyice. Hiç unutamadığı bir hatırasını şöyle anlatmaya başladı Lütfü Hoca: - Askerden henüz yeni gelmiştim. Evlendirilmem düşünülüyordu. Düğün için para lazımdı. Çayır başlamadan köyün delikanlılarının Sarıkamış ormanlarından kömür yapıp Erzurum'a satmaya götüreceklerinin haberini duydum. Bu işlerden hiç anlamasam da gitmek istiyordum. Serde gençlik vardı ve önümde aşmam lazım gelen mâniler çoktu. Daha yeni samimiyet kurduğum Gözümler'den Gülbeyi'ne meseleyi açtım. O da boş yatan öküzlerinin olduğunu söyledi. Hemen oracıkta karar verdik gidip büyüklerimizden müsaade alarak bu kervana katıldım. - İyi cesaretin varmış Hocam. O işler öyle kolay değildir. - Kıymetli komşular; "Bana tatlı bir macera, unutamayacağım hatıralarımdan biri olur" diye düşünüyordum aynen öyle de oldu. Boş arabalarla meşeye gidişimiz, güle oynaya kömür yapışımızın teferruatına girmeden, en sonundan başlayayım müsaadenizle, ne dersiniz - Hocam lafı mı olur Siz nasıl istiyorsanız öyle olsun. Gerektiğinde sual sormak serbest nasıl olsa! - Elbette... deyip gülüştüler. Nardan bir top gibi güneş, yavaş yavaş gök semaya doğru yükselirken,