Uzun ve zahmetli bir yolculuktan sonra...

"Bu şerefli mesleğin bütün inceliklerini öğrenip sağ salim dönmeni bekleyeceğim Hoca!.." Hayriye Hanım "Zor seçim" deyince Lütfü Hoca: - Elbette kolay değil! Neticede ikimiz, hatta çocuklar da kazanacaklar! Yoksa bu köy okumasıyla mihraba geçemem, utanırım Rabbimden. Yaş daha geçmeden, çocuklar iyice büyüyüp yükümüz de artmadan gidip geleyim istedim. Ha şunu söyleyeyim, niyetim dünyalık için değil, tamamen ahiretimiz, istikbalimiz için, onları düşünerek bu nihaî noktaya geldim - Okumanı, bu şerefli mesleğin bütün inceliklerini öğrenip sağ salim dönmeni bekleyeceğim Hoca! Hiç arkan geri çekmesin, bizi unut, ben çocukları büyütürüm evvel Allah! Hem kayınbiraderim Osman, Ömer de var, eltim Yaşar ile çok iyi anlaşıyoruz. Onlar da bize destek olurlar. Sen, kalbin rahat edene kadar, istediğin kıvama gelene kadar oku, bizi düşünme! - !!! Beklemediği bu desteği kolay alınca bu sefer de sevgi gözyaşlarını tutamamıştı. Hatta bu hatırasını nerede, ne zaman anlatırsa anlatsın her zaman gözleri dolar, ağlardı. O artık "tik" hâlini almıştı. O günden sonra hadiseler seri bir şekilde gelişiyor. Hemen cemaatle görüşüyor, onlar da: "Hocam eğer tahsilini tamamlamak içinse; ona mâni olmak bize yakışmaz, Allahü teâlâya hesabını veremeyiz! Yolun açık olsun, biz haklarımızı helâl ettik, güle güle git! Yok eğer bizi beğenmediğinden dolayı bırakıp başka bir köye gitmek istiyorsan kimse buna cesaret edemez! Onu unut, bırakamayız! Bütün Keçersorlular ölmeden hocamızı kimse elimizden alamaz" Bu samimiyet karışımı muhabbet dolu tehdit cevabını alınca o da mertçe; "Eğer ben de bu dediklerimde