Tam bunalmışken anneciğim imdadıma yetişmişti...

"Aman babacığım abartmayın ne donacakmışım, ne hastalığı Bu havada insan üşür mü Dün de baskınız yüzünden montu aldım!.." Babamla diyaloğumuz şöyle devam etti:- Üşümüyorum ki baba...- Aaaa..- Bu kızın aklı başında babacığım merak etme!- Donarsın! Hasta olursun hasta!- Aman babacığım abartmayın ne donacakmışım, ne hastalığı Bu havada insan üşür mü Dün de baskınız yüzünden montu aldım; piştim resmen! Arkadaşlarım üzerime güldü! Bari şunu söyleyin anlayayım; "Kısa etek giyme! Şuranı, buranı ört kapat! Eşarp da taksam olur mu Olmuşken tam olsun!- !!!Tam bunalmışken canım anneciğim imdadıma yetişmişti:- Bırak kızcağızı Bey! Nasıl çıkmak istiyorsa öyle çıksın!- !!!- Hadi kızım arkadaşlarını bekletme! Sen bakma babana, onun nasıl evhamlı olduğunu bilirsin!- !!!İnat edip montumu almadan çıkmıştım o gün ama iliklerime kadar da ıslandım. Eve girdiğimde üşüdüğümü belli etmeden öylesine dik duruyordum ki. Yoksa "Demedim mi kız" ile başlayan bir sürü suâl cümlesi önüme konacak, beni kırbaçlanmaktan beter edeceklerdi.Ah gençlik ah! Sen ne kadar da kullanılmaya müsaitmişsin meğer! On liralık tişörtü sırf markası yüzünden bin yüz on liraya almaktan çekinmeyen, başkalarına güzel görünmek için saçlarını renkten renge sokan, burnunu kaldırtan, basit tüyler, görünmez kıllar için seferberlik ilan eden, güzellik ve estetik salonlarının müdavimi olan yemeyip içmeyip kendi paralarıyla ne işkencelerden geçen, kısa zamanda köşeyi dönmeye çalışan zavallı gençliğim ah ah! Ne kadar ah çeksem de yine de azdır! Boşuna hayâller kurma!Dünya fani, gelen gider.Miskin miskin hiç oturma!Hesabını veren gider. Hayat bizlere ganimet!Sayılı günlerin nimet,Hemen çağırılınca elbet,Malı mülkü koyan gider. İmansızlar, yasta gider,İmanlılar, dosta gider,Sağlam gider, hasta gider,Ömrü biten hemen gider. Hoca ha nefsine kanma!Sonsuz ateşlerde