İyi ki dost edinmişiz birbirimizi

"Ben onları çok seviyorum... Ya onlar Onlar ise benden daha fazla muhabbet dolular" Birkaç gündür öylesine meczup gibi dolanır dururdu etrafta. Fadime, babacığının yüzünü görünce "öcü görmüş" gibi korkuyordu. Mecbur, ya çocukların kucağına verip dışarı çıkarıyor, ya bir komşuya bırakıyordu. Bu anlayışlı, yardımsever komşularına pek minnet duyuyordu. Onlara borcunu ödeyecek bir imkân düşünemiyor, bulamıyordu da Bu ne candanlık, ne kardeşten de ötelikti "Ya Rabbim ne güzel kulların varmış! Elhamdülillah! Ne kadar içten, samimi, ne kadar yakınlar... İyi ki dost edinmişiz birbirimizi" diye düşündükçe gözleri doluyordu. "Heyecanım, huzur ve saadetim kanatlanmış, gelmiş konu-komşu olarak" diyor, memnuniyetini belli ediyordu Hayriye Hanım. "Ben onları çok seviyorum... Ya onlar Onlar ise benden daha fazla muhabbet dolular" Yaz günleri gibi hastalık da sıralı dağlar gibi uzadıkça uzadı. Bütün çareler, dermanlar, merhemler, tabipler bu sıralı dağların arkasındaki Kaf Dağı'nda kalmış gibiydi. O kadar uzakta, o kadar ulaşılamayacak yerdelerdi ki ümitleri iyice zayıflamış, sinirleri hepten kopacak kadar incelmişti. Dört çocuk, bir yataklara düşmüş koca yükünün ağırlığını artık ne taşıyacak dizlerinde derman, gözlerinde fer, kalbinde de kuvvet kalmıştı. Aklına gelen ihtimaller olmayan aklını da alıp götürüyordu. Ya bu güzel insanların içinde olmasalardı Bunun aksini düşünmek dahi istemiyordu. Çok