"İyi anladım hocam! Mühim olan; sabredip o hazinelere kavuşmak"

"Hafız evladım! Allahü teâlânın bize emrettiği ibadetlerin durumu ve bizim hâlimiz bu hikâyede anlatılanlara pek benzer..." Hocası tane tane izah ediyordu: - Senin vazifen onu itmekti. Şimdi tükendiğini, muvaffak olamadığını söylüyorsun. Kendine bir bak bakalım. Kolların daha da kuvvetlendi, pazuların, sırtın ağırlığa dayanıklı hâle geldi. Bacakların kalınlaştı ve kuvvetlendi. Taşı itmeye başladığından çok daha güçlüsün şimdi. Hiçbir şeye yaramadı diyemezsin! - Evet ama kayayı kımıldatamadım! - Senden istenen; emre itaat etmen ve onu sadece itmendi. Kayayı yerinden oynatacak olan Allahü teâlâdır evlat! - !!! Hatasını anlayan genç mürid, ertesi gün asıl vazifesinin kayayı yerinden oynatmak değil, onu var kuvvetiyle itmek olduğunu düşünerek, verilen vazifeyi yerine getirmek için aşkla şevkle işe başlamış. İkinci gün, üçüncü gün derken, kaya birden yerinden kımıldamış. Adam aynı adam, kuvveti aynı olmasına rağmen şeytana değil, hocasına peki diyerek buna muvaffak olmuştu. O zaman, kayayı yerinden kımıldatanın, kendisi değil, ALLAHÜ TEÂLÂ olduğunu anladı. - Âmennâ ve saddaknâ, inandık iman ettik. - Biraz daha uğraştığında, kaya biraz daha oynadı ve kenara yuvarlandı. Altından da kendisine ömür boyu yetecek kadar büyük bir hazine çıktı. - Anladım hocam! Mühim olan; sabredip o hazinelere kavuşmak. - Hafız evladım! Allahü teâlânın bize emrettiği ibadetlerin durumu ve bizim hâlimiz bu hikâyede anlatılanlara pek benzer. Allahü teâla; Kur'ân-ı kerîm vasıtası ile bizimle konuşur. Bize bazı vazifeler emreder. Biz onları anlayamayız, çünkü bu mübarek kitap bize değil Sevgili Peygamberimize inmiştir. O neyi, nasıl Eshâb-ı kirâm hazretlerine anlatmış ve hayatlarına tatbik etmişseler biz de aynen onlar gibi inanıp onlar gibi ibadetlerimizi