Günlerin çileli geçse de sence, Düşün taşın Ali, yerli yerince

Evine dönerken küçük Ali, köyünü, babasını hatırladı. O gün ne güzeldi. Cümle eşya Halıkındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir. "His âlemi, duygu dünyası zengin insanlar, bilhassa hanımlar pek narin, oldukça kibar hareketlerle ifade ederler düşüncelerini" diyordu Ali'nin babası. Her ne hikmetse bugün çok keyifliydi. Ey kalbim, sana ne desem de azdır, Bil ki çetin kıştan sonrası yazdır! Bu hayatın dünyada çok benzeri, Hem paha biçilmez olmaz ederi. Günlerin çileli geçse de sence, Düşün taşın Ali, yerli yerince Evine dönerken küçük Ali, köyünü, babasını hatırladı. O gün ne güzeldi. Sabahki sisin ardından bardaktan boşanırcasına yağmur yağmış, sonra da sımsıcak, ışıl ışıl bir güneş çıkmıştı. İrili ufaklı ağaçlar yağmurda yıkanmış, yaprakları, bulutların arkasından yeni çıkmış güneşte pırıl pırıl yakuttan bir mücevher gibi parlıyordu. Mis gibi havada toprağın o kendine has kokusu. Bulutların uçuştuğu deniz mavisi gökyüzü. Serçeler dallarda, yuvalarında cıvıldaşıyor. Kuzular, koyunlar meleşiyor, başağa yeni durmuş zümrüt tarlalar, rengârenk çiçeklerle bezeli çayırlar, köpük köpük çağlayan sular, kemerli taş köprüler O gün içimiz, dışımız huzur, mutluluk doluydu Nasıl olur da coşmazdı insan, bu güzelliğin karşısında Böyle bir güne uyandığınız ve pencereyi açtığınız zaman, içeriye dolan mis gibi tertemiz hava mutluluk taşımaz mı ruh âleminize Cennet misali tabiatla iç içe gülüp söylerken insan; bir "yaşasın" çığlığı atmaz mı, bir anda O sabah uyandığımda dilime dolanan söz babamın; "hayırlı sabahlar çocuklar" cümlesi idi. Hâlâ mırıldanıyorum bu yadigâr cümleyi. Babamdan çok güzellikler kaldı miras. Onlarla şeref duyuyorum, şeref buluyorum hâlâ. Hazinenin yolunu tarif ettiler sana! Kavuşmak istiyorsan, gitmelisin o yana! İçi kıpır kıpırdı. Kışı, soğuğu çoktan unutmuştu Ali.