Ecdat bir cümleyle büyük bir hakikati hülasa etmiş...

Şu karanlığın içinden çıkagelse yedi başlı ejderhalar, alev püskürtseler üzerime, bir o kadar da çok olsalar, denizdeki balık misali ve hepsi birden açsa ağzını beni diri diri yutmaya kalkışsalar; yine kızmam, hatta onlara duâ bile ederim. Yanıma kalacak ancak iyiliklerim olacak. Yine dönüp o azgın nefsime derim ki: "Senin yaptıkların onların yanında hafif kalır. Tarifi mümkün olmayan zararlar verdin kalbime! Şaşar şaşar bakarsın ayakta duran bu günahkâr hâlime de yaptıklarından hiç uslanmazsın. Ah kendim ah!" Kendimi bir ben bilirim.

- Ah nefsim demeliydin!

- Artık anla neyi kastettiğimi! Bir sussaydı içimdeki ego yani benlik. Belki rahatlardım. Ondan tam kurtulmanın hasretini çekiyorum sadece...

- Düşünür; Nietzsche bak ne diyor "Az şeye sahip olanın köleliği de az olur. Yaşasın asil fukaralığım!"

- Jale, görüyorum ki bize ait büyüklerimizin sözünü öğrenmemiz de kolay olmayacak galiba.

- Asırlar evvelinden ecdat "Ne doğrarsalar çanağına onlar da gelirmiş kaşığına..." diyerek son noktayı koyuvermiş.

- Ecdat ne güzel söylemiş, bir cümleyle büyük bir hakikati hülasa edip özetlemiş.

- !!!

Seneler sonra baş başa kaldığımız bu ilk gecemiz bir bereketli olmuştu, bir bereketliydi ki sormayın. Eski muhabbetimiz, kalkıp yeniden evimize dolmuştu. Rahatımız, yorulmalarımız, haramlara düşmememiz de hepten kâr kalmıştı yanımıza.

- Jale Hanım! Hülasa: Bazen insan evi gibi, hayatında da sağlam bir temizlik yapmalı... İçini tüketen aşkları, sahte dostları; egoist yani bencil, nankör, hain, Cehenneme sürükleyen insanları sonsuza kadar hayatından çıkarmalı. Aklıma bunlardan başka bir şey gelmiyor.

- Beni de mi

- !!!

Sıradan suâlime muzipçe tebessüm eden Tanju'nun dilinin altında bir şey vardı ama neydi Çok merak ediyordum. O fırtınalı hayatın ipe sapa gelmez Tanju'su buharlaşıp gitmiş, Doktor Nefise gibi derin mânâlar yüklü cümleler kuran biri gelmişti. Öylesine karşımda oturuyordu. Dayanamadım: