"Destan gibi rüyaymış! Hak teâlâ hayra tebdil eylesin..."

"Bu iş başka Hayriye Hanım! Çok farklı! Kendimle mukayese ettim; okuduklarımdan utandım..." Lütfü Hoca, hararetle rüyasını anlatıyor, Hayriye hanım da pürdikkat dinliyordu: -Hafif dalıp gittiğim mürgülemeler ve küçük kâbuslar, uzaktan ve derinden beni çağırıyorlar; "Hafız Lütfü, Hafız Lütfü!" diye durmadan ismimi söylüyorlar yüksek sesle. Yanı başımda fısıldaşmaları duyuyorum. Hiç de hayatımda görmediğim, benimle uzaktan yakından münasebeti olmayan insanlar görüyorum... Rüya içinde kısa bir rüya daha yaşıyorum. Sonra ani bir uyanıklık, yine şuursuzluk... bazı hatıralar gözümün önünden yaprak yaprak uçuşuyor. Dikkatim birdenbire bir tarihî bina üzerine yoğunlaşıyor. O an bir hadise bekliyorum ama olmuyor beklediğim şey, farklı durumlar görüyorum ama ne olduğunu anlayamıyorum Korku, ümit arası beklenti anlayacağın. Niçin olduğunu bilemediğim bacağımda hafif bir sızı var. Kazayla ayağımdan geçen kurşunu hatırlıyorum gayr-i ihtiyari, o geceki hadiseleri düşünüyorum. Zorlukla dönüyorum, sağlam dizimi kasıyorum. Bir rahatlık ama zoraki. Yeniden gevşiyorum. Göğsümün üstünden kalkan kuş mu, melek mi Tam bilemediğim güzel kokulu, sevimli mahlûklar uçuşuyor. Düzelip çözülüyormuşum gibi bir hafifleme olduğunu hissediyorum. Yeniden derinlere dalıyorum. İşte böyle Hayriye! - Destan gibi rüyaymış! Hak teâlâ hayra tebdil eylesin. - Amin! - Rüyada kötü bir şey yok! Peki üzülmeniz niçin - O şuradan çıktı; Karaurgan'dan bir hoca efendi gelmiş Mirza Efendilere. Namazı kıldırması için teklif ettim. - Eee! Bunda ne var Her zaman yaptığın şey. Başka köye gidince onlar da seni imamete geçiriyor. Gayet tabii bir şey! - Bu iş başka Hayriye Hanım! Çok farklı! Bir kere numune diyebileceğim bir şekilde tadil-i erkâna riayet ederek güzel namaz kıldırdı. Şartlarını tam yerine getirdi. Farzlara, vaciplere, sünnetlere çok güzel dikkat etti. Bir aşr-ı şerif okudu ki içim yandı. Bir kere çok