Artık, istikbalimize doğruemin adımlarla ilerliyorduk...

Hazreti Mevlânâ'mızdan bir veciz sözle güne başlamıştım. Çok tesirinde kalıyordum bu çeşitten yazıların.

Avanesi toplanmış, çok defa yalan yaymış,

Pek fitneler çıkarıp herkese sövüp saymış!

Her fırsatta suçunu, hepten üstünden atmış,

Duyurmalı bunları, ocaklar söndürmeden,

Gerekirse sen döndür, o seni döndürmeden.

Silahını kuşanmış, sanki gidiyor harbe,

Vuracakmış ümmete, darbe üstüne darbe,

Ne cami ne medrese ne de kalırmış türbe,

Hiçbir şey bırakmazmış, yıkacakmış durmadan.

İcabında sen kudurt, o seni kudurtmadan!

Yoldaşları kimlerse, Hoca der ki bulmalı,

Meydana çıkarmalı, saçın başın yolmalı,

Bu amansız düşmana, gereken yapılmalı,

Yaktı yıktı etrafı, hiçbir şey belirtmeden,

Hadi sen onu delirt, o seni delirtmeden.

Hukuk nizam tanımaz, aldatmaktan zevk alır,

Bin defa kovsan bile, yine yerinde kalır!

Okuyup üfledikçe, ufalır da ufalır!

Hocasın yapmalısın, son nefes verilmeden,

Çek silahı sen öldür, o seni öldürmeden!

DÜZLÜĞE ÇIKMIŞKEN...

Hazreti Mevlânâ'mızdan bir veciz sözle güne başlamıştım. Çok tesirinde kalıyordum bu çeşitten yazıların. Zannediyorum ki açlık vardı; bize ait olan medeniyete karşı. İlk defa bulup okuduğum ecdat harsına, kültürüne ait her şeye... "Çok oldu, artık yoruldum, biraz istirahat edeyim" deyip de kenara çekilemiyordum. Bir hazine bulmuş gibiydim. Okuyor okuyor yine okuyordum. Her defasında da farklı şeyler görüyor, değişik mânâlar çıkarıyordum aynı yazılardan. "Ya Rabbim bu ne zenginlik! Bu ne muhteşem medeniyetmiş meğer!" deyip hayranlığımı saklayamıyordum. Buyurun siz de okuyun! Şu kısa cümleler bir kütüphane dolusu kitaba bedel değil mi Yoksa abartıyor muydum Ya da haksız mıydım İşte:

Ey gönül, ey kalp; dikkat et âhir zaman bu!

Nefsine uyup da sûrete aldanma!

İblisin bile "mâşallah" dediği kullar var.

Seveceksen sev; vefâ nedir, takvâ nedir bileni