"Acaba yanlış mı yapıyorum"

Sonunda herkes kendi odasına çekildi, hayatımızın en gürültüsüz patırtısız, en sakin gecesini yaşamıştık ilk defa. Oysa her yılbaşında sabaha doğru büyük bir muharebeden çıkmışız gibi uykusuz, oldukça yorgun, çürümüş bir pelte gibi eve zor atardık kendimizi.

Tanışıp evlendiğimiz günden beri ilk defa iki yeni sevgili gibi baş başa kalmıştık. Önce ne yapacağımızı şaşırdık. "Acaba yanlış mı yapıyorum" suâli aklıma geldiyse de çabuk toparlandım. "Bırak yakamı melun şeytan!" dedim. Biraz yüksek sesle mi ne söylemişim ki Tanju bir gülme krizine tutuldu ki sormayın. Baktım duracak hâli yok sordum:

- Ne oldu sana Tanju, niçin öyle güldün

- Ya ben gülmeyeyim de kim gülsün Jale'ciğim Kendi kendine sayıklıyorsun! Baktım uyanıksın da... Biri yanında gözünün içine bakarak sayıklarsa sen ne yapardın veya ne derdin

- Ne mi derdim "Delirmiş..." derdim herhâlde!

- Bak ben demedim, sen kendin söyledin!

- Ya öyle! Başka Beyefendi

- Yetmez mi

- Ben, hata ve kusurlarını gördüğümde hep görmezlikten geldim, sense hiç affetmiyor, üstelik katıla katıla gülüyorsun!

- İşte Tanju ile Jale arasındaki büyük fark!

- Çok fenasın!

- Bak sana ne anlatayım

- Anlat bakalım.

- Dervişin birine sormuşlar: "İnsanlar niçin kötü alışkanlıkları daha kolay edindikleri hâlde, iyi alışkanlıkları daha zor ediniyorlar ve niçin iyilerini uzun müddet muhafaza edemiyorlar"

- Bunu bilmeyecek ne var Tanju Kötü alışkanlıklar nefsin hoşuna gidiyor da ondan! Peki, derviş nasıl cevaplamış

- Elini şakağına koyup bir süre düşünmüş "acep ne cevap versem" diye, sonra söze başlamış: "Peki, ben size şöyle basit bir suâl sorayım; elimizde biri iyi cins, diğeri de kötü olan iki tohum olduğunu farz edelim. İyi tohumu güneşte bırakırsak ve kötü tohumu toprağa ekersek netice ne olur sizce" demiş.