Ragıp Karadayı

Türkiye

Kuş seslerinidinleyerek saraya doğru gidiyorum...

"Tam karşıdan sabah güneşi, altın huzmelerini aralıksız gözlerimin içine içine gönderiyor, öyle kamaştırıyor ki;başıma ağrılar girdi."Çoğu zaman uysaldır, her şeyi kabul eder,Bâtılları bırakır, Hakk'ın yolunda gider.Aman çok dikkat et, sonra olmayasın heder!ZALİMİ tanısaydı, zulmetteki insanlar,Kaçar kurtulurdu hem, düzelirdi noksanlar.Bir an gelir

Nefsinitanısaydı, gafletteki insanlar, Âlem felâh bulurdu, düzelirdi noksanlar.

"Dünyayı ahirete tercih eden ve nefisdenen bir belâmız var içimizde çocuklar! Başka düşmana, başka musibete ne hacet!"Çocukların bu çocukça suâllerine ne cevap vermeliydim Sultan'ımın yüzüne karşı edebe mugayir kelimeler konuşuldukça içim gidiyor, yağlarım eriyordu. O ise inadına yüzüme bakıyor "Hadi bu çocuklara en münasip olan cevabı verseniz ya!

"Bulunduğun kürsüden aşağı in!.."

"Şey! Elbette bu sütün içinde yağ ve peynir vardır, fakat gösteremem ki"Bu güzel ve mantıki cevap karşısında şaşırıp kalan ateist, biraz kendine geldikten sonra;"Beni gafil avladın ufaklık! Pekâlâ, şu varlığını iddia ettiğin Allah'ı göster de inanayım!"Küçük Nu'man, yanında getirdiği sütü çıkarmış, ateiste göstererek sormuş:"Yağ ve peynir neden yap

Münazaranın olacağı hanın sofası tıklım tıklım dolmuştu

"Şimdiye kadar karşıma kimse çıkma cesareti gösteremedi, bir çocuk mu çıkacakmış Olacağı buydu, korktu zavallı!"Harun Reşid:- Küçük Nu'man bin Sabit'ten, yani Ebu Hanife'den bahsedeceğim.Çocukluk senelerinde şöyle bir hadise yaşanmış. Hâşâ"Allah" diye bir yaratıcının olmadığını, her şeyin kendi kendine tesadüfen olduğunu, tabiatın meydana getirdiği

"Çocukları sevindirmek kadar güzel bir şey var mı.."

Sarayın balkonundan çocuklarla konuştuğumu gören Harun Reşid Sultan'ım hiç durur mu Yanına bir iki adamını almış, çıkıp geldi.Çocuklar,Behlül'edediler ki:- Biz devletin ne olduğunu tam bilmiyorduk. Demek böyle yüksek binalarda oturan, kötü günler için tedbirler alan, belli sınırlar içindeki insanların rahat yaşamasını temin edenlerin tamamı devlet.

"Devlet adamlarımız, bizim adımıza tedbir alır çocuklar"

"Devletimize saldıranlar olursa onlara askerimizle karşıkonuyor. Düşmanların memleketimize zarar vermesine mâni olunuyor..."Behlül Dânâ:- Güldürmeyin çocuklar! Farklı işler yapıyorlar. Kanunlar, nizamlar hazırlıyor, suçlular ıslah ediliyor. Yani, çevremizdeki en sıkıntılı insanlar seçilip yerlerinde terbiye ediliyor. Islah olmasalar burada bakım ve

"Keşke herkes sizin gibi deli olsaydıBehlül Baba!"

"Babanız hüsn-ü zan etmiş. Siz de biliyorsunuz ki bu dünya fâni. Er geç herkes bir vasıtaya binip ahirete yolculuk yapacak."Behlül Dânâ:- Allahü teâlâ, İslamiyet'i doğru olarak öğrenmek isteyene, nasip edeceğine söz verdi çocuklar. Bunun için "Ya Rabbi, sana inanıyorum, seni ve Peygamberlerini seviyorum. İslâm bilgilerini doğru olarak öğrenmek isti

Maddeye tapmayız, ezelden geldik, Çirkini sevmeyiz, güzelden geldik...

"Şimdi öyle zalimler yok! Keyfinize bakın çocuklar. Malumatınız olsun diye ve bir de Kıtmîr'i sorduğunuzdan dolayı anlatıyorum."Behlül Dânâ:- Hazret-i İsa, aleyhisselâm, tebliğini yapıp dünyadan ayrıldıktan sonra, din düşmanları çoğaldı, her tarafı fitne kapladı. O karışık dönemde Eshab-ı kehf denilen bir grup mümin, kralın sarayında memurdu. Üzerl

Yavrucakların sevinç ve heyecanı yarıda kalmıştı

Ummadıkları bir anda karşılarına çıkan çoban köpeklerinden korkan çocuklar, bağrışarak birbirine sarıldı!..Cennetten bir bahçe gibi yemyeşildi etraf. Rengârenk çiçekler, ağaçlar ve meyve dolu dallarında envâ-i çeşit kuşlar, sağa sola uçuşuyor, o daldan bu dala konup kalkıyor, durmadan cıvıldaşıyorlar. Bu coşkulu seslere karışan şırıl şırıl sular, r

Demek ki muhabbetböyle bir şey!

Sultan "Behlül yüzüme karşı her şeyi söylediğine göre doğru yoldayım" diyor.O sırada, büyük sarayın müdavimlerinden biri, elinde birkaç kitapla ağaçların arasından geçiyordu. Beni görünce yön değiştirdi. Gölgelik yerde gelene yer açmak için ayağa kalktım. Duvardan düşmüş taşlardan birinin üzerine sakin sakin kuruldu. Bu telâşsız hâli saraylılığın k