Yaratılış gâyemiz olan ''ibâdet'' nedir

Allahü teâlânın rızâsı; yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır... Hakîkatte, bütün insanların yaratılmalarındaki maksat, Allahü teâlâya ibâdet etmeleridir. Nitekim Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîm'inde, Zâriyât sûresinin 56. âyet-i celîlesinde meâlen: "Cinnîleri ve insanları, ancak (beni bilmeleri, tanımaları) bana ibâdet etmeleri için yarattım" buyurmuştur. "İbâdet", özet olarak söylemek gerekirse, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmaktır. Allahü teâlânın rızâsı da, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır. Bir Müslümân, Allahü teâlânın emrettiği şeyleri, O emrettiği için yapınca; harâm, yasak ettiği şeylerden de, O yasakladığı için kaçınca ibâdet yapmış, kulluk vazîfesini yerine getirmiş olur. İbâdet görevini yerine getirebilmek de şüphesiz ki, Allahü teâlânın nelerden râzı olduğunu bilmeye bağlıdır. Bunları, Peygamberleri ve kitapları vâsıtasıyla kullarına bildirmiştir. Bilindiği gibi, bu dünyâ bir imtihân yeridir. Bu imtihânda muvaffak olmak için, İslâmiyetin emrettiği gibi inanmak ve farz kılınan ibâdetleri yapmak, yasaklanan şeylerden de kaçınmak lâzım ve şarttır. Yüce Rabbimiz Kur'ân-ı kerîmde, Mülk sûre-i celîlesinin 2. âyet-i kerîmesinde: "Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O'dur" buyurmuştur. Allahü teâlâ yine buyuruyor ki: "(Ey Resûlüm!) De ki: Duânız îmânınız, ibâdetiniz, kulluk ve yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin.." Furkân, 77 İbâdetleri yapmayanlara, âhirette çok acı azâplar yapılacağı, Kur'ân-ı kerîmin pekçok yerinde tekrâr tekrâr bildirilmektedir. Bunun böylece bildirilmesi, aslında Cenâb-ı Hakk'ın bir ihsânı, O'nun şefkat ve merhametini ifâde