Milletleri ayakta tutan...

Bir toplumu içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlâk ve millî değerlerini yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler. Hiç şüphe yok ki, milletleri ayakta tutan, millî ve manevî değerlerdir. Bu değerler, milletlerin birlik, beraberlik ve ictimâî toplumsal dayanışma içerisinde yaşamalarını ve millî kimlikleriyle târih sahnesinde yer almalarını sağlamaktadır. Milletler, söz konusu kıymetleri, gelecek nesillere aktardıkları nisbetteoranda varlıklarını sürdürürler. Bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir: "Çocukken öğrenilen şey, taş üzerine kazınmış olan nakış gibi kalıcıdır. Yaşlandıktan sonra öğrenmeye kalkışılması ise, su üzerine yazı yazmaya benzer." Hatîb Bağdâdî Bu bakımdan çocuklarımıza ilkönce, Kur'ân-ı kerîmi, Peygamber Efendimizi ve dîn-i İslâmı öğretmeliyiz. Daha sonraya bırakmamalıyız. "Heleke'l-müsevvifûn" hadîs-i şerîfi, "Sonra yaparım diyenler helâk oldular: (Hayırlı işlerinizi hemen yapın. Yarına bırakmayın)" demektir. Çocuklar altı yaşlarına kadar kişilik özelliklerini âilelerinden alırlar. Bu sebeple âilelerin düzenli olması çok önemlidir. Âile hayâtının düzenli olması, çocukların şahsiyetli ve güzel karakterli olarak yetişmesini sağlar. Târih, bize millî ve manevî değerlerine sâhip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip millî şahsiyetlerini kaybedenlerin, dünyâ coğrafyasından silinip gittiklerini göstermektedir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlâk ve millî değerlerini yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler. Terbiye (Eğitim): "Kişiyi, yavaş yavaş, rûhen ve bedenen yetiştirmek, olgunlaştırmak" demektir. Bu iş, çocuk doğar-doğmaz hemen âilede başlamalı; gerekli yaşa gelince, kreşlerde, ana okullarında; diğer ilk, orta dereceli ve yüksek okullarda, hattâ lisans üstü müesseselerde ve çevrede devâm etmelidir. "Pedagoji", yâni çocuk ve gençlerin terbiye edilmeleri, İslâm dîninde çok kıymetli bir ilimdir. Ferdin fıtratında olan, doğuştan getirdiklerine "tabîat", sonradan kazandıklarına