Ehl-i sünnet Müslümânlar

Eshâb-ı kirâmın, Peygamber Efendimizden naklen bildirdiklerini kabul edip onlar gibi inananlara "Ehl-i sünnet ve'l-cemâat fırkası" denir. Bilindiği gibi, Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhisselâmın ve Eshâbının (aleyhimür-rıdvân) yolunda bulunanlara, onların bildirdikleri i'tikâd üzere inananlara "Ehl-i Sünnet" Müslümânlar denilir. Allahü teâlâ, Peygamber Efendimize, nasıl inanacağını bildirmiş, Müslümânlardan da, Peygamberimizin inandığı ve bildirdiği gibi îmân etmelerini istemiştir. Peygamber Efendimiz, bir tek îmân bildirmiştir. Eshâb-ı kirâmın hepsi, Resûlullah'ın bildirdiği gibi inanmışlar, i'tikâdda (inançta) hiçbir ayrılıkları olmamıştır. İnsanlar, İslâmiyeti, Peygamberimizden, onun vefâtından sonra da, başta Hulefâ-i râşidîn olmak üzere, Eshâb-ı kirâmdan işiterek ve sorarak öğrenmişlerdir. Hepsi aynı îmânı (Ehl-i sünnet i'tikâdını) bildirmişlerdir. Eshâb-ı kirâm bu îmân bilgilerini, kendilerinden hiçbir şey katmadan, Resûlullah Efendimizden öğrendikleri gibi nakletmişlerdir. Eshâb-ı kirâm, bu saf ve doğru îmânı, kendilerinden sonra yaşayan ve "Tâbiîn" denilen Müslümânlara öğretmişlerdir. Tâbiîn de, öğrendikleri bu bilgileri kitaplara geçirmişlerdir. Sonra gelen "Tebe-i Tâbiîn" ve daha sonra gelenler ("Etbâ-ı Tebe-i Tâbiîn"), bunlardan ve bunların kitaplarından bu bilgileri öğrenmişler, kendilerinden sonra gelenlere nakletmişlerdir. Böylece Ehl-i Sünnet bilgileri, bugüne kadar nakil ve tevâtür yoluyla doğru olarak bizlere kadar gelmiştir. Eshâb-ı kirâmın, Peygamber Efendimizden naklen bildirdiklerini, olduğu gibi, hiçbir şey eklemeden ve çıkarmadan kabul edip onlar gibi inananlara "Ehl-i sünnet ve'l-cemâat fırkası" veya "Fırka-i nâciye"; bu doğru ve asıl (hakîkî) İslâmiyet yolundan ayrılanlara da, "bid'at fırkaları" veya "Fırak-ı dâlle (dalâlet fırkaları)" denilmiştir. Ehl-i sünnet ve cemâat fırkasında olanlara kısaca "Sünnî", bid'at fırkalarında olanlara "Mübtedi'", "bid'at sâhibi" de denilmektedir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Müslümânların yetmiş üç fırkaya ayrılacaklarını,