Coke II

Seçim sonuçlarını İnternet'ten takip ederken gözüm sayfanın altlarında çok alakasız bir habere takıldı. Büyük ihtimalle bir stajyerin ya da yapay zekanın girdiği, bütün İnternet sitelerinin benzerini kullandığı tık'a yüklenmiş yerleştirilmiş türde bir dolgu malzemesiydi. Ama belki de hiçbir analiz seçimin sonucunu ondan daha iyi açıklamadı. Haber şu: Brooklyn'de bugünlerde dev firmaların ticari başarısızlıkları üzerine uyduruk bir sergi açılmış. Heinz'ın yeşil ve mor ketçaplarından Google Glass'a kadar pazarlama tarihi birbirinden başarısız bir sürü ürünü sergileniyor. Haberin görselindeyse tarihin en büyük başarısızlığı Coca-Cola'nın 80'li yıllarda piyasaya sunduğu "New Coke" ya da "Coke II" var. Coke II okullarda yanlış ürün ve pazarlama konusunda ibret öyküsü olarak okutulur. Kemal Kılıçdaroğlu'nun oy oranına bakıp sayfanın hemen altında Coke II görselini görünce ister istemez gülümsedim: Türkiye bu tadı sevmiyor. ÜRÜN İYİ DEĞİLSE Coca-Cola gibi pazar payı belli, piyasaya sürüldüğünden beri insanlarda bağımlılık yapan bir ürünün yeni bir maceraya atılmasına gerek yok aslında. Ama 80'li yıllarda tüketicinin Pepsi'nin daha şekerli tadını tercih etmeye başladığını gören yöneticiler Coca-Cola'nın orijinal formülünü değiştirip yeni bir ürün piyasaya sundular. Adını önce New Coke koydular, daha sonra Coke II'ye çevirdiler. Bu kampanyaya milyonlarca dolar döküldü, herkes merak etti ama ittirmelerine rağmen bir türlü tutmadı. İnsanlar önce merak etti, marketlere akın etti ama satın alıp tattıktan sonra hemen vazgeçtiler. Coke II'nin tutmamasının çok basit bir sebebi vardı: İnsanlar tadını beğenmedi. İnsanlar aslında Pepsi'yi değil, Michael Jackson ve Madonna'lı reklam kampanyalarını seviyorlardı. Pepsi bu star'lara paralar dökerek kendisini "yeni jenerasyonun içeceği" olarak pazarlıyordu. Bir süre tuttu da. Mesele hiçbir zaman lezzet değildi. Nitekim Coca-Cola daha sonra "Classic" ibaresiyle orijinal reçeteye dönünce pazar payını geri kazandı. Bu sefer yenilik arayışına giren Pepsi oldu ve şeffaf gazlı içecek çıkararak rekabet etmeye çalıştı, ama onun da elinde patladı. İbret hikayesi insanlar yeni ürünlere, değişime açık olmadıkları değil. Önemli olan ürünün iyi olması, insanların hayatını değiştirebilmesi. iPod veya iPhone, hatta Ford Model T de yeni bir üründü ama dünyayı değiştirdi. Reklam, abartı, oluşturulan hava bir yere kadar etkili olur. Tüketici de belli bir ölçüde kandırılabilir, ama o meşhur sözde olduğu gibi herkesi her zaman kandıramazsınız. Seçimler de çok farklı değil. Sandıktan birinci çıkmanın formülü her zaman aynıdır: ürün iyiyse karşılığını bulur, hatta karşılığını bulması için reklama ihtiyacı olmaz. Recep Tayyip Erdoğan siyasette hep böyle bir rüzgardı örneğin. İstanbul Belediye Başkanı olmadan önce adı bile bilinmiyordu. Tıpkı Ekrem İmamoğlu gibi. Kemal Kılıçdaroğlu ise tipik bir Coke II. Defalarca denendi, ısrar edildi, farklı paketler ve sloganlarla sunuldu ama bir türlü tutmadı, tutmuyor işte. Eldeki ürün bu. Coca-Cola firması nasıl orijinal reçeteyle oynadıysa Kılıçdaroğlu da eldeki mevcut CHP'yi insanların beğenmediğini düşünüp formülüyle oynadı. Sonuç ortada. CHP başarısızlığın ilk faturasını tamamen sosyal medya balonuna yönelik kampanya yapan reklamcısına kesti. Son yıllarda her seçimde böyle oluyor zaten. Büyük umutlar bağlanan ve sonra yenilginin faturası kesilen kaçıncı reklamcı bu. Parti ısararla asıl sorunun üründe olduğunu görmüyor. Eldeki malzeme buysa kim olursa olsun daha iyisini yapamazdı. Bir zamanlar dünyanın en önemli reklamcısı sayılan Jacques Seguela da yapamamıştı. ERDOĞAN'IN REKLAMCISI Bunun bir sağlaması Erdoğan'ın rahmetli Erol Olçok'tan sonra gücünü kaybedeceği, halka hitap edemeyeceği ve oy kaybedeceğine dair yürütülen teorilerdi. Üstelik AK Parti'nin son seçim kampanyasının epey cılız olduğu, akılda kalacak bir slogan bulunamadığını iktidar mensupları bile kabul ediyordu. Buna rağmen Erdoğan en zayıf anında bile seçimi önde götürecek kadar oy topladı. Yenilgiyi kabullenmek istemeyen muhalif mahallenin