Taht kavgasını bu sefer kim kazanacak

Pazar gecesi herkesin gözünün nerede olacağı belli, ama bir de "Succession"ın finali var. Aslında diziyle ve Türkiye'deki seçimler arasında garip bir rastlandı yaşandı geçtiğimiz haftalarda. Murdoch ailesinden ilham alan ve medya koridorlarında geçen dizinin 14 Mayıs'a denk gelen bölümünde de seçim vardı. Son bölümde de hem Amerikan başkanının kim olacağı netleşecek, hem de dizideki medya imparatorluğuna kimin geçeceği. Seçim gecesi Roy ailesinin sahibi olduğu kanalın yayıncılığıyla bizdeki birçok kanalın sonuçları aktarmayı yüzüne gözüne bulaştırması denk geldi. Roy ailesi objektif yayıncılık konusunda örnek gösterilemez, nitekim bizde nasıl taraflı yayıncılık yapıldıysa "Succession"da da belli bir siyasi tercih ekranda ön plana çıkarıldı. Yakılan oy torbaları, oy verme merkezine götürülüp bozkırın bırakılan seçmenler medya imparatoru ailenin çıkarına uygun olmadığı için haber yapılmadı. Roy ailesinin haber kanalı da seçim sonucunu da bütün oylar sayılmadanmüstakbel başkanla pazarlık yaparakkendi kendine ilan etti. Bu haftaki son bölümde de yine Türkiye'yle paralellikler var. Bir kere tıpkı bizdeki gibi Başkan tam belli değil. Daha doğrusu kim olacağı aşağı yukarı belli ama bütün oyların sayılması ve yargının karar vermesi gibi ihtimaller söz konusu. BİZE DE UYARLANIR Asıl şirketin başına kim geçecek peki Aydın Bey'den sonra tahta Mehmet Ali mi Vuslat mı oturacak İmre Barmanbek çok fena saf dışı edildi. Cenazede hüngür hüngür ağlayan Önay'ın artık hiç şansı kalmadı mı Yoksa olmaz denen olacak ve yeniden Ertuğrul veya Zafer mi kontrolü ele alacak Kesin olan, yeni medya patronuna seçimi kazanan kişinin karar vereceği. "Succession" hakkında konuşurken Türk medya tarihinden isimleri birer dizi karakteriymiş gibi araya serpiştirmemin birkaç sebebi var. Birincisi, mükemmel bir Türkiye uyarlaması olur. İkincisi, yakın zamanda Metin Münir'in olağanüstü ayrıntılı ve heyecanlı "Sabah Olayı" kitabını yeniden okudum ve kendi kendime "Tam dizi olur," dedim. Kitapta, Rahmi Turan'ın yaptığı bir görüşmesi sırasında saksıya mikrofon konulup dinlenmesi veya Güneri Cıvaoğlu'na ödenen astronomik paradan muhasebe müdürü ve patron dışında hiç kimsenin haberi olmaması, bunu bir "reklam yatırımı" olarak görmek gibi olağanüstü ayrıntılar var. Dizinin gerçekle kurguyu muğlaklaştırdığının diğer gerekçesiyse hemen herkesin ekrandaki isimlerin hayattaki karşılıklarını bilmesi. Bir gün Londra'da bir restoranda yemek yiyen Brian Cox'un omzuna yan masadan bir adam hafifçe elini değdiriyor ve "Lütfen eşime kötü davranmayın," diyor. Dizide ailenin reisi ve medya patronu Logan Roy'u canlandıran Cox da doğal olarak şaşırıyor. Adam daha sonra kendisini tanıtıyor: "Ben Elizabeth Murdoch'ın eşiyim." Yaygın kanıya görebazı gelişmeler birebir örtüşüyor "Succession" aslında Murdoch ailesinin hikayesi, Elizabeth ise tıpkı dizideki Shiv gibi ailenin idealist kızı. Nicholas Coleridge'in aralarında Asil Nadir'in de olduğu eski gazete patronlarını anlattığı "Paper Tigers" kitabında Murdoch bölümü Elizabeth'in yardımlarıyla yazılıyor. Coleridge, Londra'dan tanıdığı Elizabeth Murdoch sayesinde baba Rupert'ı özel mülkünde ziyaret ediyor. Tıpkı Logan Roy gibi Rupert Murdoch da dışarıdan bakıldığında acımasız ve ilkesiz görünen ama işini, gazeteciliği ve yayıncılığı, çok iyi bilen birisi. Üstelik Coleridge kitabı yazdığında ortada daha Wall Street Journal ve Fox News yoktu. Kızı Elizabeth ise bugün olduğu gibi ailedeki taht kavgasının dışında duran ama aslında her şeyin başına geçse gemideki sarsıntıları azaltacakmış gibi duran birine benziyor. MUHTEMEL ADAYLAR (Hafif spoiler içerir) En azından "Succession" böyle davranıyor Shiv'e. Ancak Shiv de iki erkek kardeşini "dumb and dumber" diye nitelerken aslında kendi zekasının ve