Ömer Erdem

Karar

Kalp atışlarıyla Mevlana İdris...

Mevlana İdris Zengin sıklıkla görüşemesek de en yakın dostlarımdan birisiydi. Bazı sevgiler böyledir, onlar sayılarla değil kalplerin birbirlerine karşı duruşuyla şekillenirler. Bir bakış, bir selam, bir karşılaşma, bir mesaj, bir içten anış yeterlidir o kalbin o kalbe akış hızını göstermeye. Samimiyet kadar güven, hasbilik kadar değer duygusu ve b

Güzel şeylerin uzaklığı...

Kadıköy'den Kabataş'a vapurla geçerken Refik Halit'in Haydarpaşa çayırlığı hakkında yazdıklarını hatırladı. Normal şartlarda yirmi dakika sonra Kabataş iskelesinde olacaktı. Sağda, liman boyunca dizilmiş vinçler bir canavar gibi yükseliyordu. Nicedir insan elinin sıcaklığından da mahrum bırakılmıştı eşyalar. El değmeden hazırlanıp paketleniyorlar,

Tiflis'in ortası

Puşkin, Erzurum Yolculuğu'nda Tiflis'ten de bahseder. Sıcak ve şifalı suları yanında iklimine de gönderme yaparak Tiflis isminin sıcak yer anlamına geldiğini yazar. Tiflis, Kars, Erzurum hattında gözetçi bir Rus kartalı gibi dolaşırken Hristiyan olmayan bölge halklarına kimi dokundurmalarda bulunur. Bir tarafı Afrikalı Puşkin bu sert bölgede dolaşt

Yapacak bir şey yok! Mu

Kalın, kocaman, uzun saplı bir boya fırçası geride koyu ve kapkara parlak bir iz bırakarak ilerliyor. Yazdığı cümlenin ilk harfindeki keskin kararlılık sona doğru biraz kaybolmuş. Beyzbol topunu andıran söbü O harfini izleyen K harfi alabildiğine acemi ve kararsız. Tek başına kalsalar 'ok' diye okunacaklar ama Y onları bambaşka bir anlama uğratıyor

Uzaklardan...

Eskiden uzakların tadı vardı. Gidilmemiş yerde yaşardı sevilenler ve merak edilenler. Vakit uzadıkça, mesafeler arttıkça içten içe çoğalırdı acıyla sarmalanan bu tat. Zihin uzun uzun hazırlık yapardı uzağı yakın kılacak yol için. Hayal ile fedakarlık, düş ile çaba iç içe geçerdi. Belki binlerce yorgun kalp ve bir o kadar yorgun yüz umutsuzluktan te

Bir dakika

Bir, sadece bir dakikayı yaşatacağım sana. Bu zor olmayacak. Alnına değen sevgi sıcaklığında bir el düşün. O elin sıcaklığından hissedersin niyetini. Benim bir dakikam da öyle. Az evvel nazlı bir badem ağacından dikkatle yolunmuş bir avuç dolusu çağla hayal et bir an. Her bir çağla tanesi nasıl gönülden teslim oldular sana geleceklerini hissettikle

Akıl için akıl...

Her şeyi bilip görmek için akıl bir başına yeterli olmayabilir ama insanın önünde ondan daha ileri bir seçenek yok. Duygularımızın güzelliği inkâr edilemezse de tabiatlarındaki gizem bizi çokça yanıltır. Bazen niçin kıskandığımızı, neden kederlendiğimizi, ne hakla tembellik ettiğimizi, hangi akla hizmet için gereksiz yere heyecanlandığımızı bilemey

İnsanın dört halinden biri: Aşk

Aşk, köken itibariyle sarmaşığa ve bir şeye ölesiye dolanmaya, bağlanmaya karşılık gelir. İster bir kadına, ister bir erkeğe veya yüce bir varlığa olsun bu bağlanma hayattaki başka hiçbir eyleme benzemez. Birdenbire, cihetsiz ve sarsıcıdır. Onca olumlu görüntü ve imgesine rağmen sarmaşık, sarmalanma asıl aşk adına duyurduğu imgesel güçle yıkıcılığı

İnsanın dört halinden biri: Eylemek

Ağaç topraktan aldığı güçle yukarı doğru uzar. Rüzgar boş durmaz onun dallarına dokunur. Biraz ileride, deniz en ölgün halinde bile hareket eder. Kuş eksik kalacak değil ya o da doğası gereği gelip konar. Bütün bunları gören göz, yorumlayan akıl da canlıdır. Eylem halindedir ve bir şey eylemektedir. İnsan dışındaki canlıların da birbirine karşı eyl

İnsanın dört halinden biri: Sözün hakkını vermek

Eğer 'Oku!' hitabının bir öncesini düşünmezseniz bir şeyi tam olarak kavramış sayılmazsınız. Hitap, buyruk, nida, kökenden 'söz' olarak kaynamaktadır ve 'okumak' Türkçede söz kesmek, sözü iletmek, sözü bağlamak, söze davet etmek anlamlarını taşır. Dolayısıyla okumak için ilkin bir söze, bir hitaba ve elbette muhataba ihtiyaç duyulur. Buradaki kriti